Kardeşliğimize Saplanan Mızraklardan Irkçılık ve Şeytan
Allahu Teâlâ, yeryüzünde kendisine bir halife olarak atamız Hz. Âdem (a.s.)`ı yaratması üzerine saygı göstergesi olarak Hz. Âdem`e secde edilmesini emretmişti. Bunun akabinde ırkçılık mikrobu varlık âlemine çıkmıştı. Zira melekler Allah`ın emrine binaen atamıza secde etmişlerken iblis bunun aksini yapmış, secdeye gitmekten kaçınmıştı. Secde etmemesinin nedenini de kendisinin ateşten, Hz. Âdem (a.s.)`in topraktan yaratıldığını, ateşin de topraktan üstün olması hasebiyle, kendisinin Hz. Âdem (a.s.)`den üstün olduğu tezi üzerine temellendirmişti. Nihayetinde şeytan ırkçılık denilen illetin ilk pratiğini ortaya koymuş oluyordu.
Irkçılık, milliyetçilik, kafatasçılık; bir rengin başka renge, bir dilin başka bir dile, bir milletin başka bir millete üstün olduğu iddiasında bulunmak, teori ve pratikte bu zihniyetin kavgasını vermekle aslında kişi, karşı milletin ırkçılık dümenine su taşıyor.
Rengine, milletine, diline göre insanı sıraya dizmek, öyle ki o günden bu güne tarihin farklı dönemlerinde farklı versiyonlarla varlığını sürdürmüştür. Neticede bu mikrop, yüzyıllar boyu insanlığın başını ağrıtmış, insanı insana kırdırmış bir illettir.
Bazen kafatası ölçümlerinin baz alınmasıyla, bazen deri renklerinin baz alınmasıyla varlık sahasında kendisine yer bulmuştur. Bu zihniyetin hüküm sürdüğü zaman ve mekânlarda aşağı görülen unsurlar ezilmiş, sürülmüş, katledilmiştir. En iyi hali ile üstün ırklar(!), kendilerinden aşağı gördüğü unsurlara köle muamelesi yapmıştır. Maalesef bu kirli zihniyetin İslam tarihindeki örneği Hz. Ebu Zer ve Hz. Bilal-i Habeş arasında geçen ve kardeşlik destanı olarak tarihte yer alan hadiseyle kalmamıştır. Emevi saltanatı döneminde resmi ve zorba bir çehre olarak hortlamıştır. Emevi saltanatının, bu “mevali” siyaseti o zamanda Müslümanlar tarafından eleştirilmiş ve bu anlayış Emevi hâkimiyetinin son bulmasını netice vermiştir. Yani bu zihniyet onlara da kaybettirmiştir.
Tekrar ırkçılığın başlamasına geldiğimizde, mikrobu ilk ortaya koyan şeytan olduğu için ırkçılık, kafatasçılık şeytanın yoludur, âdetidir, işidir, vazgeçilmezidir.
Irkçılığa bulaşan, ırkçılık yapan ona göre hareket eden de şeytanın takipçisi oluyor, şeytanın yolunu sürdürüyor ve onun sonuna talip olmuş oluyor.
Şeytan, bir kez yaptığı bu çirkin fiilden dolayı sonsuza dek Allah`ın rahmetinden mahrum kaldığı gibi, bu işin işçilerini, bu zihniyete ömür adayanların sonunu varın siz düşünün.
Efendimiz (s.a.v.)`in, “ırkçılık yapan bizden değildir.” diye buyurmasını da bu minvalde görebiliriz.
Ümmetin ırkçılık belasından halas olduğu, hakiki anlamda kardeşliği sergilediği günler temennisiyle.