• DOLAR 34.306
  • EURO 37.326
  • ALTIN 3018.379
  • ...

İman saflarına katılmasıyla birlikte 29 yıl boyunca at üstünden inmemiş; bazen asker olarak bazen birlik komutanı olarak savaştan savaşa koşmuş, üzerine düşeni de hakkıyla yerine getirmiş Habip bin Mesleme’nin hikayesinden bahsetmek istiyorum size.

Kaynaklarımızda aktarıldığına göre Habib bin Mesleme, Mekke fethinden sonra gelip Sallallahu aleyhi vesellem'e iman edip ona tabi olmuştur.

İslam’ı kabul ettiğinde gencecik bir delikanlı olarak daha 23 yaşındaymış. Sallallahu aleyhi vesellem'in Mekke'nin fethinden sonra Medine'ye dönmesi üzerine o da Medine'ye Sallallahu aleyhi vesellem’in yanına gitmiştir. Sallallahu aleyhi vesellem vefat edinceye kadar Medine'de O’nun yanında kalmıştır. Sallallahu aleyhi vesellem ile beraber zorluk seferi olan Tebük Gazvesine katılmış.  Veda Haccında da yine bulunmuştur. Fakat Sallallahu aleyhi vesellem’in vefatı ile birlikte Hazreti Ebu Bekir’in halife olarak seçilmesi ile Habip bin Mesleme’yi Medine’de artık bulunmayacak, bir daha inmeyecek üzere ata binmiştir. Seferden sefere, savaştan savaşa koşturup gitmiştir. Habip bin Mesleme’nin aktif bir asker olarak at üstünde bulunmayı sürdürmesinden dolayı Yermük Savaşı'nda da ve Mezopotamya'nın,  El Cezire'nin fethinde de bulunmasını sağlamıştır. Hazreti Ebu Bekir'in vefatı ile birlikte Hazreti Ömer'in halife seçildikten sonra da yine aynı şekilde gerek asker olarak gerekse birlik komutanı olarak kendisine tevdi edilen vazifeleri hakkıyla yerine getirmeye çalışmıştır.

Habip bin Mesleme, Hazreti Ömer'in halife olduğu dönemde bir ara Hacc farizasını eda etmek üzere Mekke'ye gelmiştir. Mekke'de Hazreti Ömer ile karşılaşmış olmasına rağmen Hazreti Ömer onu tanımayacaktır. O, Habip bin Mesleme olduğunu belirtince Hazreti Ömer isminden onu tanımış ve “sen şüphesiz süngülerin güzelisin” diyerek onu tebrik etmiş ve alnından öpmüştür. Hac farizası bitip Medine'ye döndüklerinde Hazreti Ömer,  Habip bin Mesleme’nin elinden tutup onu hazineye, beyt-ül male götürecektir. Ona “istediğini al, sen istediğini almaya layık birisin” diyecektir. Fakat Habip bin Mesleme de diğer ashab-ı kiram efendilerimiz gibi Allah ve peygamber davası için koşmak, koşturmak ve çaba göstermek burada; Ama bunun karşılığı ise ahirette diyenlerdendi. Dolayısıyla Hazreti Ömer'in izin vermesine ve teklif etmesine rağmen devlet hazinesinden hiçbir şey almak istememiştir.

Evet, kıymetli kardeşlerim, işte tam burada üzerinde düşünmemiz ders almamız, ibret almamız ve hayatımıza taşımamız gereken iki güzel hususiyeti müşahede ediyoruz.

 1.İman ile birlikte Sallallahu aleyhi vesellem'e tabi olan Habip bin Mesleme o günden başlamak üzere Sallallahu aleyhi vesellem’in yanında gerek barış döneminde yanında gerek savaşlarda daima yerini almıştır. Dille ifade etmek ne kadar da kolay olsa da tam 29 yıl boyunca aktif olarak seferde, cephede, at üstünde, kılıç kuşanarak, ok atarak, kalkan kullanarak, kılıç sallayarak,  ölümle burun buruna gelerek, bir hayat sürdürmek kolay değildir. Günümüzde varlığın bol, rehavetin fazla olduğu bu zamanda bile yılları bulan mücadele şartlarının zorluk ve sıkıntıları ortadayken yüzyıllar öncesinde at sırtında ölümle arkadaşlık edercesine bir hayat sürmek kesinlikle takdire şayan bir iman, teslimiyet ve itaattir. 1 yıl değil, 2 yıl değil, 3 yıl değil,  5 yıl değil,  10 yıl değil,  20 yıl değil;  tam olarak 29 yıl boyunca bu imanı, teslimiyeti ve itaati zirvede tutup cepheden dönmemek, cepheyi bırakmamak, cephede koşturmayı başkalarından beklememek ve nazlanmadan,  alınmadan, itiraz etmeden,  yorulmadan,  bıkmadan,  daima öne atılmak gerçekten sahabe-i kiram efendilerimize yakışan bir hayat tarzıdır. Günümüz mücadele şartlarında da şartlar her ne olursa olsun; Bize düşen dava saflarında üzerimize düşen sorumluluğu nihayete kadar sürdürmeye çalışmaktır.

2.Habip bin Mesleme, 29 yıl boyunca at üstünde hayatını geçirerek dünyanın bin bir tür nimetini tepmiştir. Bu da yetmiyor kendisine hediye olarak devlet hazinesinden ihtiyacı olanı alması teklif edilince bile bunu da almamıştır. Karşılıksız hemen hemen hiçbir şeyin yapılmadığı bu zamanda bizler için büyük bir ders barındırmaktadır bu durum. 23 yaşından ta 52 yaşına kadar tam tamına 29 yılı Allah için at üstünde geçirip bunun karşılığında hiçbir beklentiye girmeden sadece Allah'ın rızasını hedeflemek, istemeden gelen dünyayı bile geri çevirmek; Ancak sahabeye yarışır, yakışır bir davranış değil midir? Bize düşen onların izinden dünya menfaat ve beklentisine girmeden; ihale, mal, makam, mevki, kadro hesabı yapmadan; bu manada münkerle ve dünyanın kirleriyle kirlenenlere “eyvallah” da etmeden sırf Allah için zamanın ve zeminin şartlarına göre iyiliği, ihsanı kuşanmaktır.

Rabbim fedakârlık üzere inşa edilen mücadele hayatının bereketinden, hayrından nasiplenen, bundan ders çıkaran ve hayatında bu derse yer veren kişilerden eylesin bizleri de. Âmin.