Yuvamız; İlmin, Tedrisatın Mektebi Olmalıdır
Tevhid inancıyla, hakikat yolunda dünya ve ahiret namına tüm hayırların nüvesi, yuvaya saçıldıktan; yuvanın temeli sağlam bir dayanak olan “Allah’ın var, bir ve tek olduğu” esası üzere temellendirildikten ve yuvanın zihninde ve kalbinde tevhid şuuru kaim olduktan sonra yuvaya lazım olan en temel ihtiyaçlardan birisi de şüphesiz ilimdir. Yani yuvamızın, tevhid mektebi olma gerekliliği kadar veya hemen akabinde ilim ve tedrisat mektebi olma gerekliliğidir.
Öyle ya Allah Azimüşşan, insanlığın babası Hazreti Adem’i yarattıktan sonra ona ilmi vermiştir. Evet; Hazreti Adem, Allah’ın ihsan ve takdiriyle varlık alemine adım attıktan sonra Allah’ın lütuf ve keremiyle zamanın, zeminin ve insanın tüm ihtiyaçlarına haiz bir bilgiyle donatılmıştır. Kelam-ı Kerim, bunu “Allah; Âdem'e, yaratılışa ve değerlerine uygun, varlıklara verdiği isimleri, isimlendirilen varlıkları, varlıklar hakkındaki bilgileri, varlıklarla bilgilerin irtibatını; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçlarını, uyum kurallarını, gerek duyacağı bütün bilgileri öğretti…” (Bakara, 2/31.) şeklinde ifade buyurmaktadır.
Dolayısıyla âlemlerin rabbi olan Allah’ın, ilk insanı bilgiyle donatması yeryüzünde nefes alıp verdiğimiz müddetçe bizi hakikate ulaştıracak; hak namına dünya ve ahiretimizi imar edecek, inşa edecek, tezyin edecek ilmin, alıcısı ve vericisi olmamız hususunda mühim bir ders ihtiva etmektedir.
Biraz daha mevzuya odaklanırsak, Allah Azimüşşan’ın insanlığın dünya ve ahiret saadetine vasıl olması için yeryüzündeki hayat hikâyesi on binlerce yıla dayanan insan nesline ihtiyaç halinde veya insanlar tahrif ettikçe yeni suhuflar, kitaplar inzal etmesi ilmin ehemmiyetini fazlasıyla ortaya koyuyor.
Yine “âlemlere rahmet olarak gönderilen” Son Elçi Salallahu aleyhi vesellem’e ilk ilahi hitabın ve emrin “ikra” yani “oku” olması; evimizi, yuvamızı, neden bir okuma, anlama, anlatma, tefekkür etme ve Müslümanca bir bakışı kazandırma ile Rabbani bir hayatın talim mekanı kılmamız hususunu fazlasıyla açıklıyor. Evet, bir an düşününce garip geliyor. İlk emir, dinin direği, mü’min ile kafiri birbirinden ayıran namaz kıl değil, bin aydan hayırlı gece leylet-ül kadri sinesinde barındıran ve sevabını ancak Allah’ın bildiği ve verdiği ramazan orucunu tut değildir. Mü’mineyi settar eden, muhafaza eden; kıymet, değer ve vakara büründüren tesettür ve hicap değildir. Her bir caminin onun şubesi olduğu Beytullah’ı ziyaret et, değildir. Zekat ver değil, anne babaya iyilik yap değil, yetimi gözet değil, Salallahu aleyhi vesellem’e farz kıldığı gecede kaim ol değil, Allah yolunda süvari ol değildir. İlk emir, ilk hitap “oku”dur. Fakat ilk emrin “oku” olması; savmın, salatın, niyazın, haccın, hicabın, cihadın, iyiliğin, ihsanın; haşa, ehemmiyetsiz olduğunun göstergesi de değildir. Aksine mü’min ve mü’mine bir hayatın pek önemli bu aza, erkan ve farzlarının hakkıyla ve layıkıyla yapılması için okumak elzemdir. Bunların hakkıyla ifasının yolu, menzili de; okumaktan, bilmekten ve bunları tedris etmekten geçer.
Madem öyle, anne babamızla evladu iyalimizle mü’min ve mü’mine bir hayatı ortaya koymak için evimizi, yuvamızı ilmin, tedrisatın mektebine dönüştürmek gibi bir zaruriyetimiz vardır. Olsa iyi olur, yapabilirsek iyi olur değil; yuvamızın dünya ve ahiret saadeti için bu, en temel ihtiyaçlardan biridir. Aynen barınma, güvenlik, yiyecek ve içecek gibi temel zaruriyetlerdendir. Belki de onlardan da daha zaruri ve ihtiyaçtır. Zira barınacak bir evimizin olmaması, yiyecek ve içeceğimizin olmaması halinde sabreden ve şükredenlerden olursak bu zarar en fazla dünya hayatımıza zarar verebilir. Çocuklarımızın, kardeşlerimizin ve sözümüzün geçtiği kişilerin din, iman, ibadet, iyilik, ihsan, merhamet, yardımlaşma, hürmet, hikmet gibi uhrevi levazımattan mahrum, bihaber ve uzak olması ise Allah muhafaza, hem onların hem bizim hem toplumun dünya ve ahiret saadetine zarar verir.
Rabbim, cümlemizi bütün kitapların anası hükmünde olan Kelam-ı Kerim çerçevesinde kitabı, insanı, kainatı, tarihi, olayları, gidişatı, siyaseti, hikmeti okuyan, okutan, talim ve tedrisle onları anlamaya çalışan, anladıklarını hayatına taşıyan; bunlarla evini, yuvasını mektebe dönüştüren, mesul olduklarına Müslümanca bir bakış kazandıran, nice mü’min ve mü’mine hayatların temelini atan kullarından eylemesi temennisiyle, vesselam.