• DOLAR 34.553
  • EURO 36.008
  • ALTIN 3003.2
  • ...

Her şey iyi, güzel. Dava “lailahe illallah” ve hayatı/mızı İslam’ın emir buyurduklarıyla tezyin etmektir.  Bunun için sorumluluklarımız var. Elimizi, kalbimizi, bedenimizi taşın altına da koymalıyız. Peki, bu işe nerden başlayacağız? Öncelikle bizim tefekkür etmeye ihtiyacımız var, gayret göstermeye, gayretli olmaya, tembellikten nefret etmeye, sorumluluklarımızı bilmeye, sorumluluk almaya ve sorumluluklarımızın hakkını vermeye ihtiyacımız var. Bizim birbirimizi tanımaya ve birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var. Bizim birbirimizi tanıyıp anladıkça da birbirimize karşı sabır göstermeye ve katlanmaya ihtiyacımız var. Bizim birbirimize karşı fedakârlık göstermemize ihtiyacımız var. Bizim birbirimizin yanında olmaya ihtiyacımız var. Bizim birbirimize destek olmaya ihtiyacımız var. Bizim birbirimize yardımcı olmaya ihtiyacımız var. Gelin bu hususiyetlerin pratiğine Salallahu aleyhi vesellem’in ve hanımlar âleminin yıldızlarından Hazreti Hatice’nin hayatından ufak bir kesitle ortaya koyup hissemize düşeni alalım.

Hazreti Hatice efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem ile evlendiği zaman 40 yaşındaydı. Sallallahu aleyhi ve sellem ise 25 yaşındaydı. Sallallahu aleyhi vesellem'e vahyin indirildiği yıl ise Hazreti Hatice'nin yaşı 55'i bulmuştu. Ondan bir süre önce artık Mekke'deki dini ve sosyal yapı Sallallahu aleyhi vesellem'i rahatsız etmeye ve düşündürmeye başlamıştı. Atası Hazreti İbrahim'in tevhid inancı üzere inşa ettiği Kâbe’nin putlarla doldurulmuş olmasına bir anlam veremiyordu. Bundan dolayı Sallallahu aleyhi vesellem genellikle bir köşeye çekiliyor ve tefekkür ediyordu. Mekke'nin bu hali üzerine kafa yoruyordu. Bu uzlet halini genellikle Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'na çekilerek gerçekleştirirdi. İşte bu dönemlerde Hazreti Hatice 15 yıllık eşine moral oluyor, gerek maddi gerek manevi her türlü desteği sunuyordu. Hira Mağarası’na çekileceği zaman yemeğini hazırlıyor ve onu tebessümle güzel sözlerle yolcu ediyordu. Sallallahu aleyhi vesellem mağarada günlerce kalıp eve dönüşü uzayınca Hazreti Hatice yeni yemek hazırlıyor ve onu kendi elleriyle bugün bile insanların zor çıktığı Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'na kadar çıkarıyordu. Şimdi hissemize düşene dönelim.

Evet, kıymetli kardeşlerim dikkat ederseniz, Salallahu aleyhi vesellem; tam olarak çağımız insanının ihtiyaç duyduğu ve hasret kaldığı hasletlerden olan gayreti, sorumluluğu, tefekkürü kuşanmış; Hazreti Hatice validemiz de anlayışı, sabrı ve fedakârlığı ortaya koymuştur. Bugün ne kadar da tefekküre, gayretli olmaya, sorumluluk almaya, sorumluluklarımızın hakkını vermeye, birbirimizi anlamaya, birbirimize katlanmaya,  birbirimize sabretmeye, birbirimize destek olmaya ve birbirimiz için fedakârlık göstermeye ihtiyacımız var. Gerek bireysel gerekse toplumsal hayatta bizi özümüze, fıtratımıza ve gayemize döndürecek bu hasletlerdir. Gerek aile hayatımızda gerek iş hayatımızda hayatımıza renk katacak hayatımızı güzelleştirecek bu hasletlerdir. Bu hasletler zamana ve zemine insanlığı hatırlatacak, sosyal hayata ruh verecektir. Bu hasletler durduğumuz yerin durulması gereken yer olmadığını bize anlatacak birer uyarıcı ve durmamız gereken yeri bize gösterecek birer pusuladır. Bu hasletler bireyden aileye, aileden topluma paylaşıldıkça kıymet kazanan, kıymet buldukça toplumda yer bulan paha biçilmez değerlerdir. Bu hasletler yuvamızdaki aile sıcaklığının mayası ve kaynağı olan üstün meziyetlerdir. Rabbim, Sallallahu aleyhi vesellem gibi çağının toplumunun derdi ile dertlenen toplumun derdine kafa yoran insanlardan kılsın bizi; Rabbim Hazreti Hatice validemiz gibi iyilikte, ihsanda ve güzel ahlakta koşan, koşturan; kardeşlerimizi anlamayı, onlara destek olmayı ve onlar için fedakarlık göstermeyi bize de nasip etsin amin, vesselam.