• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Hazreti Ebu Bekir, tam bir ahiret adamıydı. Son nefesine dek hayatını ahiret endeksli yaşamıştı. Halifeliğinden önce de sonra da asla dünya ona cazip gelmiyordu. Üzerinde nefes alıp verdiği dünya ile arasındaki bağ; adeta hayatını ifa edecek kadardı.

Halife seçildikten sonra ailesinin geçimi için devlet hazinesinden maaş alma­yı hiç düşünmemişti. Geçimini ticaret yaparak karşılamak istemişti.

Halife seçildikten sonra bir gün ticaret için pazara gidiyordu. Hazreti Ömer’le kar­şılaştı. Hazreti Ömer, kendisine Beytülmal’den maaş bağlanmasını teklif etti. Hazreti Ebû Bekir, “Aldığım paranın karşılığını ödeyememekten korkarım!” dedi. Fakat Hazreti Ömer, vaktinin ancak devlet işlerine yeteceğini, ticaret yapmaya artık vakti kalmayacağını söyledi. Ve onu hazineden geçimi kadar maaş almaya ikna etti. Hazreti Ebû Bekir, halifelikte kaldığı iki yıl müddetince hazineden maaş almış­tı.  Fakat o kadar dünyadan el etek çekmişti ki halifeliği sırasında ihtiyaçlarını gidermesi için kendisine ödenen maaşın devlet hazinesine iade edilmesi için kendisine ait bir arazinin satılmasını vasiyet etmişti.

Hazreti Ebu Bekir, “İnsanları iki kısım gördüm. Kimisi dünyayı ister, kimisi ahireti ister. Ben ise Mevlâ’yı tercih ettim… İslâm’a girdiğimde beni iki amel karşıladı; dünya ameli ve ahiret ameli. Ben daima ahiret amelini tercih ettim…”  diyerek ve  “Yâ İlâhî, dünyayı bana genişlet ve beni ona karşı zâhid kıl!” ve “Allah’ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun.” şeklinde dualar ederek dünyanın tüm şatafatına, cazibesine rağmen kendisine doğru gelen dünya ile ahiret arasında ahireti seçtiğini, Allah’ın rıza ve hoşnutluğuna talip olduğunu belirtmiş.

Ölüm döşeğindeyken de kızı Hazreti Aişe’ye, sütünü içtikleri deveyi, içinde elbise boyadığı kabı ve giydiği kadife elbiseyi vefatından sonra Hazreti Ömer’e teslim etmesini vasiyet etti. Gerekçe olarak da bunlardan, Müslümanların işleriyle meşgul olurken istifade ettiğini söyledi. Aişe validemiz de babasının vefatından sonra, bunları yeni halife Hazreti Ömer’e teslim etti. Bu eşyaları teslim alan Hazreti Ömer:

“–Ebu Bekir! Allah’ın rahmeti senin üzerine olsun! Senden sonra gelenleri çok müşkül durumda bıraktın!” demişti.

Hissemize Düşen

Her halükarda yeryüzünde imtihan edilmek üzere doğan her Adem oğluna dünya tüm cazibesiyle yaklaşmaktadır.

Kimileri ahireti unutup kendisini dünyanın cezbesine kaptırabilir.

Fakat Müslümana düşen dünyanın cazibesine kapılmadan imtihan edilmek üzere dünyada olduğunun idrakinde olmaktır.

Ölüm her doğana mutlaka gelecektir; ölüm geldiği zaman da dünya geçerli akçe olmaktan çıkar ve ancak insana dünyanın verilecek hesabı kalır.