• DOLAR 34.548
  • EURO 35.995
  • ALTIN 3001.68
  • ...

Sünnetullah tecelli etmişti. On sekiz bin alemin sultanı, enbiyanın serveri, fahri kainat Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem fani alemden ebedi aleme göçmüştü. Salallahu aleyhi vesellem ruhunu teslim ettiğinde Hazreti Ebu Bekir hazır değildi. Hazır bulunanların kalbine hüzün çökmüş, gözyaşlarına hakim olamıyorlardı. Hazreti Ebu Bekir, Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem’in vefat haberini alır almaz, oraya geldi, geldiği gibi Salallahu alehvi vesellem’in odasına girdi. Efendimizin yüzündeki örtüyü kaldır­dı, alnından öptü. Sonra da kamil bir teslimiyet ve tevekkülle: “Bizler Allah’ın kullarıyız ve O’na döneceğiz. Anam babam sana feda olsun! Sen sağ iken de güzeldin, ölü iken de güzelsin. Allah Teala sana bu ölüm şidde­tinden başka ikinci bir keder vermeyecektir. Takdir edilmiş olan bu ölüm geçi­dini ise, şimdi atlatmış bulunuyorsun.” Dedi.

Ashab-ı Kiram büyük bir üzüntü ve keder içerisinde, çaresizliğin girdabına gömülmüşlerdi. Ölümle daha önce onlarca kez karşılaşmış olmalarına rağmen bu sefer ölüm hakikatini kabullenemiyordular. Hazreti Ömer’in ise acı, keder ve öfke duyguları tavan yapmıştı; daha fazla dayanamayarak kılıcını sıyırdı ve: “Re­sû­lul­lah vefat etmemiştir. Kim böyle bir şey söylerse, şu kılıcımla boynunu vu­rurum!” dedi.

Hazreti Ömer’in bu tavrı ve sözleri üzerine Hazreti Ebû Bekir herkesi teskin edici şu konuşmayı yaptı.

“Allah, daha hayatta iken Resûl’üne öleceğini haber vermişti. Evet, Re­sû­lul­lah Salallahu aleyhi vesellem ölmüştür. Baki olan ancak Allah’tır.” Sonra da Âl-i İmrân Sûresi’nin şu mealdeki 144. âyetini okudu:

“Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler ge­lip geçti. O ölür veya öldürülürse gerisin geri mi döneceksiniz? Kim gerisin geri dönerse şunu iyi bilsin ki, Allah’a en küçük bir zarar vermiş olmaz. Fakat şükredenlere Allah mükâfatını verecektir.”

Devamla şunları söyledi:

“Allah’ın dini yaşayacaktır. Allah’ın davası tamamlanmıştır. Allah, dinine sa­rılıp onu yüceltmek için çalışanların yardımcısıdır. Elimizde Allah’ın kitabı vardır. O, bir nur ve şifadır. Allah, Resül’ünü doğru yola onunla iletmiştir. Al­lah’ın helal ve haram kıl­dığı şeyler onun içindedir.”

Hissemize Düşen

Birincisi; bir kez daha anladık ki dünya bir misafirhanedir. Herkes sırasına göre gelip yaşayacağını yaşayıp, Allah’ın bir kanunu olan ölümle asıl ebedi hayata yol alıyor. Ölüm ikiyüzlüdür. Bir yüzünde acı ve hüzün vardır, o yüzü temaşa edenlerin kalbine hüzün, gözlerine yaş dolar; çünkü bu yüzünde dostlardan ve akrabalardan hicran ve ayrılık tevellüd ediyor. Diğer yüzü insanın ameline göre ya sevinç ve sürur ya da pişmanlık ve üzüntüdür. Dünyayı ahiretin tarlası bilen, dünyada bir misafir olduğunun şuurunda Allah’ın rızası için gayret eden mü’minler için ölüm sevinç ve sürurun ta kendisidir. Rabbim bizi de hayatı ve ölümü güzel olan insanlardan kılsın.

İkincisi; Hazreti Adem’den Hazreti Muhammed Salallahu aleyhi vesellem’e kadar binlerce elçi İslam davasının tebliğ ve irşadıyla vazifedar kılınmıştır. Bu elçilerin her biri ila-i kelimetullah alasını daha zirvelere taşımak için son anlarına kadar mücadele etmişlerdir. İslam davası onlardan sonra da mü’minler tarafından sürdürülmüştür. Hazreti Muhammed’in son elçi olması hasebiyle İslam davası kıyamete kadar yeryüzünde baki olacaktır, inşallah. Kendi kıyametine kadar hayatını ila-i kelimetullaha vakfeden hayatı da ölümü de güzel mü’minlere selam olsun.