Bir Tarihin İnşasına Yolculuk
Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem ve Hz. Ebu Bekir radiyallahu anh’ın izlerini süre süre müşrikler gelip onların saklandıkları mağaranın ağzına kadar gelmişlerdi. Müşriklerden biri ayaklarına baksa hemen dipteki mağaranın ağzından onları görebileceklerdi. Bundan Hazreti Ebu Bekir Radiyallahu anh’ın endişesi yersiz değildi. Fakat metin olan Salallahu aleyhi vesellem, mağara arkadaşının endişesini gidermek için:
“Üzülme, ey Ebû Bekir!” dedi, “Allah bizimle beraberdir. İki kişinin üçüncüsü Allah olursa, kimse bir şey yapamaz.”
Bu söz üzerine Hazreti Ebû Bekir sakinleşti. Müşrikler ise mağara kapısında örümcek ağı ve bir güvercin görmeleri üzerine “mağara girişinde bu örümcek ağı ve güvercin olduğuna göre bu mağaraya girmiş olamazlar” deyip mağaraya girmekten vazgeçip oradan uzaklaştılar.
Bu hadiseyi, Kelamı Kerim şu ifadelerle bize bildirir.
“Ey müminler! Siz Allah’ın Resûl’üne yardım etmezseniz de, Allah ona yardım etmiştir. Kâfirler onu yurdundan çıkardıklarında, mağaradaki iki kişiden biri olduğu hâlde o, yanındaki dostuna ‘Üzülme,’ diyordu, ‘Allah bizimle beraberdir.’ Allah böylece onun üzerine emniyet ve rahmetini indirdi, sizin görmediğiniz ordularla onu takviye etti ve kâfirlerin davasını alçalttı. Yüce olan, Allah’ın davasıdır. Allah’ın kudreti her şeye galiptir ve O’nun her işi hikmetledir.” (Tevbe/40.)
Resûlullah salallahu aleyhivesellem sadakat ve fedakârlık örneği Radiyallahu anh’la birlikte, peşlerine düşmüş müşriklerin şerrinden emin olmak için mağarada üç gün kaldı. Bu zaman diliminde yapılan plan ve program gereği Hazreti Ebû Bekir radiyallahu anh’ın kızı Esma kendilerine yiyecek getiriyor, oğlu Abdullah da haber ulaştırıyordu. Bütün bunları gece karanlığında yapıyorlar, gün ışımadan da yanlarından ayrılıyorlardı.
Üç gün sonra, mağaradan çıkıp bir tarihin inşası besmelesi mahiyetindeki “Hicret” için Medine’ye doğru yola çıktılar. Günlerce süren zor ve tehlikeli bir yolculuktan sonra önce Medine’den önceki son durak olan Kuba’ya ulaştılar. Bir süre Kuba’da kaldılar. Salallahu aleyhi vesellem, Kuba’da kaldığı sürede daha önce ilk muhacirlerin namaz kıldıkları hurma kurutmalığını tamamen mescit haline dönüştürdü. Bir süre sonra tekrar Medine’ye doğru yola düştüler. Medine’ye vardıklarında daha önce oraya hicret etmiş Müslümanlar ve Medineli halk sokaklara dökülerek bu kutlu misafirleri sevinç gözyaşları içinde “hoş geldin ya resulullah” sevgi bağrışmalarıyla şehrin dışında karşıladılar.
Hissemize Düşen
Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem’in hicretinde dikkatleri çeken en önemli unsurlardan bir tanesi sevr mağarasının ağzında güvercinin yuva yapması ve örümceğin mağara girişini iplikleriyle örmesidir. Hicret sırasındaki sır, strateji ve plandan sonra Allah’ın yardımının somut olarak bir güvercin ve bir örümcekle gelmesidir. Yani Allah dilerse kendisine inananları tüm zayıflığına rağmen bir örümceğin iplikleriyle bile olsa korumaya kafidir. Bu açıdan İslam davasına gönül verenlerin davaları için her hususta yapmaları gerekenleri yaptıktan sonra sonucu Allah’a bırakmalarıdır. Allah dilerse bir örümcekle kullarını zalimlerin şerrinden muhafaza eder; Dilerse de onları zalimlerle baş başa bırakır imtihan eder.
Hicret esnasındaki diğer önemli bir husus da Kuba mescidi’nin bina edilmesidir. Mekke’deki Darul Erkam’dan sonra Kuba’da da mescidin inşası bir daha gösterdi ki; mescitler, camiler Müslümanların varlık bulduğu her yerde nişanlarıdır. Bununla birlikte Salallahu aleyhi vesellem mescitleri kuru bir nişan olarak inşa etmemiş, aksine secdegah, karargâh ve mektep edinerek hayatın vazgeçilmez mekânına dönüştürmüştür. Bizim için de camiler; secdegahımız, tefekkür mekânımız, huzur alanımız, buluşma noktamız, Kur’an derslerini öğrendiğimiz öğrettiğimiz birer mektebimiz olmalıdır.