Yeryüzü yıldızlarının aydınlığında yol almak
Zaman, ahir zaman. Ümmet tarumar ve perişan. Cihanın dört yanında insanın kurduna dönüşmüş insan. Büyük fotoğraf ümit va’ad etmiyor. Fotoğrafı büyütüp yakınlaştırdığımızda aynı olumsuz manzara detay ve ayrıntılarıyla meydana çıkıyor. Meğerse acılar, olumsuzluklar, ümitsizlikler, atalet, sorumsuzluk ve gaflet yakın dediğimiz uzakları işgal etmemiş; ta burnumuzun dibine kadar gelmiş. Memleketimize girmiş, şehrimize, köyümüze, hanemize girmiş. Akrabayı ıraktan etmiş. Çocukları babadan, kardeşi kardeşten en önemlisi de eşi eşten, evladı yuvadan etmiş. Hayatın merkezini imandan, ahlaktan, iyilikten, itaatten, teslimiyetten, emniyetten, salih amelden, saygıdan, sevgiden, merhametten, duyarlılıktan, şefkatten etmiş; Hırs, tamah, haset, kin, öfke, düşmanlık vesaire iblisi hastalıkların pençeleri arasında kadın, mal, mülk, makam ve dünyalık biriktirme endişesinin kölesine dönüştürmüş.
Çok mu karamsarım, değil; mesele karamsarlık meselesi hiç değil. Fotoğrafın diğer yüzünde cihanın dört yanında iyilik için koşturan erler, zalime karşı bilenmişler, mazlumun sesi olanlar, yeryüzünde iman, adalet, sevgi, saygı, merhamet ve yardımlaşma medeniyetinin inşasına ömür vermiş olan yiğitler var. Bu güzel ve takdire şayandır. Fakat Efendimiz aleyhissalatu vesselam ne buyuruyor: İslam ümmetinin mağlubiyetine, perişanlığına, helakına sefih gençleri neden olacaktır. (Buhari, Sahih, VIII, 88; İbn Mâce, Sünen, II, 1331, no: 4015) Ümmetin içinde salihler (dindarlar) olmasına rağmen ümmet helak edilir mi? Sorusuna da “kötülükler çok olunca” diye cevap vermişti. (Buhari, Sahih,VIII, 88; İbn Mâce, Sünen, II, 1305, no: 3954)
Şimdi gerçekçi olalım, tüm güzel ve iyi eylem, çalışma ve projelere rağmen fazlasıyla kötülük, şer, nefsani ve iblisi eylem, çalışma ve proje yok mudur? Reel davranmamız lazım ki; bardağın epey bir tarafı boştur. Bardağın dolu tarafının yanında boş tarafını görmek ve ona göre davranmak gerekir. Her gün vaveyla değil mi? Altı oyulan aile sistemi; boşanmayı marifet bilen çiftler, cinnet geçirenler, namazsız niyazsız bir hayata mecbur edilenler, yitirilen genç nesiller…
Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın “Ben şüphesiz evlerinizin içine yağmur gibi girecek fitneler görüyorum” (Buhari, Sahih,VIII, 89.) yine “zaman yavaş yavaş yaklaşıyor. Amel azalacak, kalplerde cimrilik hüküm sürecek, fitne hâkim olacak. Ölümler artacak” (Buhari, Sahih,VIII, 89.) dediği gün, Allah daha iyi bilir, havasını soluduğumuz bugünlerdir. Zira yeryüzünün ekserinde karanlık insanların sözü geçiyor, zifiri eylemlere imza atılıyor. Aydınlık el olmuş, iman ve ibadet ayıp… Anlayış, sade hayat, tasarruf ve tevazu garipsenir olmuş; lüks, israf, gösteriş ve şatafat makbul olmuş. Hilm, ahlak, nezaket, nezafet, zerafet ve erdem yitik olmuş; kaba kuvvet, öfke, şiddet, malayani, dünyalık biriktirme ve laf ebeliği erdem olmuş.
Çare mi?
Çare, vahyin tedrisatına rücu etmedir; Kelam-ı Kerim’in ilk muhataplarının hayatına inmektir. Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisini takip ederseniz yolunuzu şaşırmazsınız” hadis-i şerifine binaen ashab-ı güzinin aydınlığında yol almaktır.
Rabbimizin, cümlemizi sosyal ve manevi hastalıklardan vahyin idrakine sığınıp yeryüzünün yıldızlarının aydınlığında yol alanlardan eylemesi temennisiyle, vesselam.