İstikbal, Kelam-ı Kerim’dedir
Şehit Hasan El Benna, düsturlarımız içerisinde Kelam-ı Kerim’e yer verdiğinden daha önce bu hususu yazmıştık. Meşhur vecizeleri içerisinde de “Kur‘an-ı Kerim‘i okuyun, inceleyin veya dinleyin.” Diyerek dikkatleri en başta yine Kelam-ı Kerim’e çekmiş. Bu münasebetle biz de yoğun ve cazibedar gündeme, baş döndürücü dünya meşgalelerine rağmen kendi mevzumuza odaklanacağız. Takdir edersiniz ki Kelam-ı Kerim bütün kitapların imamıdır. Bütün ilimlerin membaıdır. Bütün hüsn, meziyet ve erdemlerin kaynağıdır. Çünkü o kemal ve cemal tüm evsafın sahibi olan Allah Azimuşşan’ın hitabıdır. Dolayısıyla şimdiye kadar yüzlerce müfessir tarafından tefsir edilmiş, yüz binlerce alim tarafından ders verilmiş, milyonlarca Müslüman tarafından hıfz edilmiş, milyarlarcası tarafından da okunmuş ve amel edilmiş. Kelam-ı Kerim’in bu diğer tüm ilimlere ve kitaplara tartışmasız üstünlük, yücelik ve cazibesi kıyamete kadar da sürecektir.
Çünkü bu kelam eğer insanoğluna değil de bir dağa vahyolunsaydı, o dağı Allah korkusundan paramparça edecek olan bir kitaptır. (Haşir/21)
Hem şu kelam insanların kalp gözlerini açan bir nurdur, sağlam bilgi edinmek için bir hidayet ve rahmettir. (Câsiye/20) Bu ayetler, Kelam-ı Kerim’in en gerçek manada -yaşanması şartıyla- insanoğlunun yaşam kılavuzu, başvuru kaynağı ve dertlerinin dermanı olduğunu ferman ediyor.
Bizden önce gelip geçmiş ümmetlerden “merdiye” makamına erenler de Kelam-ı Kerim’den önce vahyedilmiş kitap ve suhuflara kamil anlamda bir tabiiyetin sayesinde ermişlerdir. Şüphesiz Muhammed –aleyhissalatu vesselamümmetinden de hidayete erip felaha erenler mutlak manada Kelam-ı Kerim’e tabi olanlar ve olacak olanlardır.
Evet, tekrar tekrar belirtelim ki Kelam-ı Kerim’e tabi olmak sadece ebedi ahiretin felahını değil, şeksiz beraberinde fani dünyada da izzet, şeref, hürriyet ve saadetin kapılarını da açıyor.
Öyleyse ahiret azığı isteyenler de dünya saadeti peşinde olanlar da Kelam-ı Kerim’in sofrasına buyurun.
Ümmetin hayırlısı olmak mı istersiniz, buyurun Kelam-ı Kerimi öğrenin ve öğretin.
En faziletli ibadeti mi istersiniz, buyurun Kelam-ı Kerim’i okuyun.
Manevi zenginlik, kalpte ferahlık, ferasette incelik, tespitte isabet mi istersiniz, buyurun Kelam-ı Kerim’le iştigal edin.
Kullukta helavet, ibadette lezzet dileyenler, Kelam-ı Kerim’in mana dünyasına buyurun.
Darlık, sıkıntı ve hüzünden mi bunaldınız; Kelam-ı Kerim’in dünyasına açılın.
Dünya meşgalesinden, dertlerinden, sorunlarından kaçacak yer mi arıyorsunuz, Kelam-ı Kerim’in selamet sahiline demir atın.
Kalbiniz mi paslanmış, gaflet mi kokuyorsunuz; çare, derman Kelam-ı Kerim’dir. Buhrandaysan reçeten o, bunalımdaysan ilacın o. Onu aç, ona açıl.
Yalnızsan arkadaşın o. En iyisi sen Kelam-ı Kerim’e kaç. Onu oku, anla ve yaşa. İstikametteysen rehberin, güneşin o.
Rabbinin huzurunda şahidin o.
Hem zikir de fikir de ilim de hikmet de o.
Sadra şifa, kalbe hidayet ve rahmet de o.
Fakat acı olan küfür yer yer Kelam-ı Kerim’i parçalama cüretinde bulunup
onun aziz peygamberine hakaret ediyor. Allah’ın izniyle bu küfrün son çırpınışlarıdır. Onlara vereceğimiz en büyük karşılık Kelam-ı Kerim’in hakikatlerine dönüştür.
Şüphesiz Kelam-ı Kerim’i hakiki manada okuduğumuz, anladığımız ve hayatımızda tatbik ettiğimiz gün Üstad Bediüzzaman’ın da dediği gibi “İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyet’in olacak, hâkim hakaik-i Kur’aniye ve imaniye olacak!” Allah’ın izniyle. Vesselam.