Allah için ölümü öldürenler…
Tarih, Allah’ı dava edinip; tüm derdi, tasası, endişesi Allah rızası olan ve bu sevdası uğruna en çetin imtihanlardan geçen nice yiğitler görmüştür.
Şehit el-Benna da bu kahramanlardan biri olarak ta gençliğinden beri kendisini aziz İslam davasına adamıştı. Dava, davet, tebliğ ve irşat çalışmaları için gençliğinin baharında yola çıkmış, filizlendikçe çıra misali etrafını aydınlatmıştı. Mazlum coğrafyanın evlatlarına bu kutsi yolun kodlarını belirlediği düsturlarıyla ortaya koymuştu. Bu düsturları iliklerine kadar özümsemiş, hayatının merkezine oturtmuş, bir İslam davetçisinin vazgeçilmez vasıfları olarak adeta tarihe not düşmüştü.
Bu düsturların sonuncusu olarak belirlediği “yolumuz cihattır” düsturundan sonra cümle âleme meydan okurcasına “en büyük arzumuz şehadettir” hakikatini haykırmıştı.
Şehit el-Benna gibi dava öncüleri, yolun rehberleri, davayı omuzlamış peygamber varisleri istisnasız hangi coğrafyada olurlarsa olsunlar davetçileri oldukları davanın en büyük âşıkları, en fedakâr erleri, en korkusuz cengâverleri, en amil âlimleri olmuşlardır. İşin hakikatinde İslam davasının bu ender öğretmenleri davanın temelinin teorisinden ziyade pratiğiyle var ola gelmişlerdir. Allah’a iman etmişler, imanlarını dava edinmişler ve davaları için hayatlarını dizayn etmişler. En nihayetinde; temelinde Allah’a iman, peygambere ittiba ve Kur’anî bir yaşam olan aziz İslam davası uğrunda en büyük arzularına kanat çırpmışlardır.
Bu durum, Hz. Âdem aleyhisselam’dan bu güne değişmeyen ve kıyamete kadar değişmeyecek kaidedir. Bu sevdanın ilk öncüsü Hz. Habil’den şehit peygamberlere ve davaları için canını Allah’a satan ve Asr-ı Saadet’in harcını kanlarıyla sulayan yeryüzünün eşsiz yıldızlarına kadar vaziyet budur. Yakın tarihe baktığımızda Şeyh Şamil, Şeyh Sait, İskilipli Atıf, Malcolm X, Seyit Kutup, Esad Erbili, Şeyh Ragıb Harb, Cevher Dudayev, Şamil Basayev, Abbas Musavi, Fethi Şikaki, Molla Gıyasettin Barlak, Yahya Ayyaş, Metin Yüksel, Şeyh Zeki Atak, İmad Muğniye, Şeyh Ahmet Yasin, Zelimhan Yandarbiyev, Rehber Hüseyin, Abdulaziz Rantisi, Abdulkadir Molla, Aslan Mashadov, Seleheddin Şemrexî, Gulam Azam, Ömer Abdurahman, Muhammed Mursi gibi yüzlerce dava önderi aziz İslam’ın muhterem davetçileri olarak bu kaidenin yansıması olarak aziz İslam davasının şahitleri olarak ölümü öldürüp Allah’a rücû etmişlerdir.
Bu dava önderlerinin verdikleri en büyük mesaj; Allah’ın davası o kadar aziz, o kadar yüce, o kadar kıymetli ve muhterem ki onun için can vermek en büyük şereftir. Bundandır mana boyutuyla şahadeti hatmetmiş, bu aşkla kavrulan nice yiğidin er ya da geç bu mektepten geçtiği, kanıyla İslam davasına can verdiği farklı şahitliklerle sabittir. Allah uğrunda bedel ödeme aşkının okuduğumuz kadarıyla asırlar öncesinden nesillerden nesillere aktarılan bir mirastır. Dilden dile, kalpten kalbe aktarılan bir miras. Hem de en edebi nesir, şiir ve ilahilerle hissiyatımızda başköşeyi kapan bir mirastır.
Öyle bir miras ki adeta ölümsüzlük iksirinin sırrı onda gizli. Öyle ya Kelam-ı Kerim’in şahitliğiyle şehitler diridir, ancak idrak ve müşahede sınırlarımızın ötesinde.
Rabbim, bizi de yaşarken tüm hücreleriyle aziz İslam davasına şahadet eden ve hayatının ahirinde tüm nesillere ve çağlara yapılan şehadet çağrısına icabet edip şahadet mektebinden mezun olan şehitlerden eylesin. Vesselam.