Sosyal medya insanı a-sosyal yapıyor
Zararı yararından daha fazla olan internet, hayatları hüsrana çevirmiş durumda. Hayatın olmazsa olmazı, hayatın içinden bir araç olarak bakılıyor ve araç olarak kalsa iyi ama ne yazık ki insanın amacı haline geliyor.
En başta mahremiyeti öldüren bu virüs Müslüman kadın ve gençleri de kıskacı altına almış durumda. Özelde kendi resimlerini paylaşmaktan çekinmeyen üstüne her gün ne yaptıysa tuşlara yansıtma gibi bir acelecilikle soluğu klavyede bulan eller hayatını deşifre ediyor, farkında değil. Ne giymiş, ne yemiş, nereye gitmiş, kaç çocuğu var, kaç torunu var, huyu, karakteri gibi artık insanların ilgisi olmayan şeylere kadar özelimsi bir hali dışa aksetmeye kadar varmış.
Özel kalmadı artık tüm insanlar şahit! Kim üzgünse tüm öfke ve hüznünü sosyal medyada yaşıyor! Soru işaretleri artık kendini yitirdiği gibi duyguları aşina kılacak ünlem ve klavye ifadeleri/smileyler/ daha bir gün yüzünde.
İnsanın beğenme/beğenilme duygusunu sosyal medya ona tattırıyor. Dolayısıyla bu duygusunu reelde yaşama ihtiyacı hissetmiyor. İnsanın sevinci, üzüntüsü sosyal medyada olduğundan evde, akraba ve sosyal ilişkilerde ruhsuz bir kişilik oluşuyor. Amaç haline getirip her şeyini orada yaşayan insan reel hayatı da öteleyemiyor ve böylece dengesiz bir kişilik oluşumuna zemin hazırlamış oluyor.
Bağımlı oluş bir yana fıtratın insana kodladığı duyguları da orada yaşayaşan insanlar topluluğu haline getirilmiş durumdayız. Evet, bu anlamda silahsız da bir mücadele görülüyor ve amacına ulaşmış da oluyor düşmanlar.
Bu durumda insanın her halinin sosyal medyaya yansıması diğer insanlarda özenti, hırs, hasedi doğurarak, var olan yoksunluktan bir şeyler elde etme anlamında daha bir mücadele bürüyor hayatı. Son zamanlarda insanlarda görülen bencil yaşayış yani; benim hayatım, benim evim, benim eşyam, benim çocuğum gibisinden lüks yaşama tabi oluşun izlerinin etkisini sosyal medya üzerinden de görmek mümkün.
Mahremiyetin kalmayıp evlere, eşyalara, yemeklere, tüm özel hayatın içine girmesiyle virüsün ne denli zararlı ve güçlü olduğunu görüyoruz. Özellikle Müslüman gençler üzerinde etkisi olan sosyal medyanın modern ve romantizm üzerine de birleşmesi sonucu ortaya amacından saptırılmış uygun olmayan hususlar dikkat çekebiliyor.
Sanırım bu noktada murakabe- muhasebe sonucunda işin vahameti gün yüzüne çıkacaktır. Gerçekliğin içinde ve gerçek hayata sahipken hiç tanımadığı insanların ortamında duygularını tatmin ediyor olması büyük çelişki değil midir?
Reel hayatta yaşadıklarının sonucu olarak hesaba çekileceği varken bunun üzerine bir de sosyal medyanın günah yükünü üzerine çekmek hangi aklın ürünüdür?
Mahremiyet herkese ama en çok aileye ve kadına yakışıyorken hiç tanımadığı insanları özeline dahil etmek hangi basit düşüncenin tezahürüdür?
İslam`ın çevremizle de ilişkili olmamız gerektiği ve bu anlamda bizi sosyal olmaya davet eden hissiyatını sanalda harcayarak reelde a-sosyal bir kişiliğe bürünmek hassasiyetimize yakışı kalır mı?
Bu ve tüm buna benzer suallerle içinde bulunduğumuz durumun hasılatını ortaya koymak ve yararımıza olan sonuca ulaşarak amaçtan ziyade sadece bir araç olarak bakmak yeterli olacaktır.
Hakikaten birçok kimse kendine dönse, bir muhasebe sonucu sosyal kişiliği sanala kaptırdığının farkında olacak ve bu durum rahatsızlık olarak ta vicdanına yansıyacaktır. Baki Muhabbetle…