• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Siyonist işgalci bir kez daha tüm haydutluğuyla Filistin’e saldırıyor. 1948’den bu yana işgal ettiği Filistin topraklarında bir kangren misali büyüyüp işgalini sürdüren Siyonist, bugünlerde yine Filistinlilerin canına kast etmeye devam ediyor. Dünyanın gözü önünde, Müslümanların sessizliğinde nice çocuk, nice kahraman, nice yiğit can veriyor gönül coğrafyamızda…

Azgın işgalcinin önceki gün başlattığı saldırılarda aralarında çocukların da olduğu çok sayıda Filistinli şehit edildi. Tüm dünyanın gözü önünde cereyan eden vahşete sözde insan hakları savunucuları, sözde savaş karşıtları, sözde insancıklar bir köşesine çekilip soykırımı film seyreder gibi izliyor. Çünkü onlar Müslüman, çünkü onlar sarı saçlı ve mavi gözlü değil…

1948’de başlayan işgal, dünyanın 3 maymunu oynamasıyla her geçen gün genişledi ve geldiğimiz noktada hastalıklı bir ur gibi Filistin’i sardı. İslam’ın ilk kıblesi, uğruna nice bedeller ödenmiş kadim topraklar, Müslümanların sessizliğinde adım adım yok ediliyor. Daha ne zamana kadar bu vahşete sessiz kalacağız…. Daha ne zamana kadar bu işgale susacağız… Daha ne zamana kadar bu Siyonist zulmünü kınayarak, protesto ederek durduracağımızı sanacağız…  

İşgalin boyutuna yönelik bir araştırma şirketi tarafından hazırlanan rapora göre Siyonist işgal yönetimi 1948'de yaşanan büyük felaketten sonra geçen süre içinde Filistinlilere ait 173 bin evi yıkmış. Tabi bu rapordan sonra da neredeyse her gün Filistinlilere ait onlarca ev yıkılıyor. İşgalciler bir milyon 324 bin Filistinliyi de tarihi Filistin topraklarından çıkmaya zorladı. Onlardan gasp ettiği arazilerin üzerine de dünyanın değişik bölgelerinden getirtilen beş milyondan fazla Yahudi göçmeni yerleştirdi. 

Lanetli bir kavim olan Yahudiler, Filistinliler üzerinde çok şiddetli bir yıldırma politikası yürütüyor. Bazı zamanlarda çocuk, kadın, yaşlı demeden gözaltına alıyor, işkencelerden geçiriyor, yıllarca hapsediyor. Bazen esir ettiği Filistinlilere ait evleri, iş yerleri, arazileri ellerinden alıp Yahudilere peşkeş çekiyorlar. Çoğu zaman ambargolarla en temel ihtiyaçların bile Filistin’e girişine engel oluyorlar. Ambargolar o kadar alçakça yürütülüyor ki en temel yaşam malzemelerinden, sağlık alanında kullanılacak ürünlere, ilaçlara kadar kısıtlanıyor.

Gazzeliler tam olarak zamanımızın Kerbela’sını yaşıyorlar. Kerbela’da aç, susuz bırakılan Hz. Hüseyin misali, Gazzeliler de ambargolarla ölüme mahkûm ediliyorlar. O dönem Peygamberimizin gözbebeğini, Hz. Fatıma’nın ciğerparesini, Hz. Ali’nin aslanını hiç acımadan katledenler, bugünlerde de Peygamberimizin kardeşlerim dediği Müslümanları katlediyorlar. Zaman değişse de mekân değişse de onların da isimleri Hüseyin’dir, davaları İslam’dır, mücadeleleri Allah içindir… Zalimlerin ismi değişse de düşmanlıkları İslam’adır, Allah’a ve dininedir.

Gazzeliler de Hz. Hüseyin gibi direniyorlar. Hz. Hüseyin gibi eğilmeden, İslam için, Allah’ın dini hâkim olsun diye mücadele ediyorlar. Bu yolda nice evlat, nice anne ve baba can verse de bu onları yolundan döndürmüyor. Dünyanın üç maymunu oynamasına aldırış etmeden, Müslümanların sessizliğini kendine bahane etmeden direniyorlar. Bu uğurda bağrından nice Şeyh Ahmed Yasinler, nice Abdülaziz er-Rantisiler, nice İmad Muğniyeler yetiştirmeye ve bu uğurda şehit vermeye devam ediyorlar…