• DOLAR 34.835
  • EURO 36.473
  • ALTIN 2860.676
  • ...

                                                     İslam siyaset ilişkisini anlamaya çalışacağız. Geçmiş tarihten günümüze kadar, birçok İslami değer sistemimizde anlam kaymaları olmuştur. Bu kaymaların Müslümanın zihin dünyasında ve hayatın pratiği içinde bir izdüşümü olmuştur. Ama İslam’ın en önemli toplumsal yapısı olan siyaset kurumu kadar her yönü ile ters yüz olmuş ikinci bir kavramımız/kurumumuz yoktur. Bu konunun temel sebeplerini anlamaya çalışacağız. İslami bir meselenin temeli söz konusu olunca Kur’an ve sünnet mesnedi ile bakmalıyız. Kur’an, çoğu zaman Sünneti ve bazen de aziz İslam ulemasını adres gösterir. Dolayısı ile sünnete ve ulemaya da başvurmamız farzdır. 

Siyasetin tevhidi açıdan tarihi arka planını incelemek mecburiyetindeyiz. Konunun tümünde riayet edeceğimiz husus siyaset-tevhid ilişkisi dahilinde ele alınacaktır. Kur’an’da var olan siyaseti, ayetlerde var olan anlamları ile beyan etmeye özen göstereceğiz. Asıl kaynağımız Kur’an’ı Kerim. Kur’an neyi emrediyorsa bizim için o farzdır. Bu manada Kur’an’ın üslubu içinde günümüz toplum yönetiminde delillerin neye tekabül ettiğini anlamaya çalışacağız. Bu meselenin izahı uzun bir zaman alabilir. Güncel gelişen siyasi olaylar üzerinden de zaman zaman açıklamalarımız olabilir. Bugün insanımızın zihin dünyasında meselenin felsefik, kavramsal ve terimsel boyutunda boğulmadan konuları güncelleştirirken, günübirlik spesifik bir basitliğe düşürmemeye özen göstereceğiz.

Bugünün Müslüman toplumunun zihin dünyasında oluşturulmuş siyaset algısı ile Kur’an’ın bize emrettiği siyasetin farkları üzerinde durmaya çalışacağız. Birilerinin bizim toplumsal hafızamızda siyasete karşı oluşturulan olumsuz algının, tevhidi temel değerler sistematiği bakımından Kur’an’a uyup uymama hususu işin ana merkezini oluşturur. İslam’ın temel esasları bakımından siyasetin öncelikler hiyerarşisi içinde nerede yer alması gerektiğini anlamaya çalışacağız. İslami bir amelin toplumsal boyutu ile bireysel boyutunun farklı olduğunu anlamaya çalışacağız.

Kur’an’ı Kerim’e göre en büyük toplumsal kurum ümmettir. O aynı zamanda coğrafi sınırlara sığmayan İslam’ın gönül devletidir. Bir toplumu oluşturan fertlerin idare edilmesi, o toplumun yasa ve kuralları üzerinden oluşturulmuş disipline devlet deriz. Devletin idari mekanizmasının pratize edilip yürütülmesine de siyaset diyebiliriz.

İnsanı diğer canlı varlıklardan farklı kılan yönlerinin başında, onun medeni bir varlık olmasıdır. İnsanın sahip olduğu bilgiler, doğuştan peşin verilmiş bilgiler olmayıp, sonradan elde edilen kazanımlar ile her gün yenilenebilen ve arttırılabilen kazanımlardır. Kur’an bunu en güzel kıvam “احسن تقويم” olarak beyan etmiştir. Güzel bir ölçü manasında قوام، zamana bir ölçü vermeye تقويم, zulme karşı çıkmaya قيام, namazı eda etmeye إقامة, belirli kurallar ile bir arada yaşayan topluluğa قوم denilmektedir. Kur’an’ı Kerim’de çokça zikredilen bu kelimelerin kök harflerinin aynı olması ile, toplu birlikteliğin getirdiği ekonomik, içtimai, güvenlik, barınma ve siyasal bir takım kurallar ile yaşanan yapıya kavim, o kavmi idare etmeye de siyaset denir. Burada Müslüman bir toplumun kendi inanç sistemi içinde bir amirliğe ve bunun yürüyen boyutu olan yönetim biçiminin niteliğinin iyice anlaşılması gerekir. Yönetmek ve yönetilmek işi kültürel bir hadise mi, yoksa tevhidi bir konu mu?

Kur’an’ı Kerim bir Müslüman ferdi de bir İslam toplumunu da başıboş bırakmaz. Bu konuda Kur’an’ı Kerim; ايحسب الانسانان يترك سدي “İnsan kendisinin başıboş bırakıldığını mı sanır?” (Kıyame/36) Kur’an’da var olup bize emredildiği halde dikkatimizden düşen siyaseti anlamaya ve hayatımıza taşımaya çalışacağız. Kur’an-ı Kerim bizler için fikirlerimizi onaylayan bir noter değil, içerdiği kuralları emreden ilahi kitabı olan hayat nizamıdır.

 Günümüz Müslümanların sorunlarından biri de taşıdığı fikri ve savunduğu düşünceyi Kur’an ile tasdik etmeye çalışmasıdır. Kur’an dışı yaşanan bir hayatı Kur’an’ın içine çekmeye çalışmak Kur’an’a en büyük hakarettir. Halbuki Kur’an, içinde taşıdığı hakikatleri alıp hayatımıza taşımayı bize emretmektedir. Hayatın hiçbir kuralı ona muhalif olamaz. Kısaca, biz Kur’an’ı değil, Kur’an bizi yönetmeli. Toplumun yönetimi kadar yönetmeni de önemlidir. Bunu yaparken de, tarihteki ihtilaflara takılmadan, Kur’an’ı referans alarak Peygamberin örnekliğinden, günün şartlarına uygun insan eksenli, basit ideolojik tartışmalarda boğulmadan konuyu anlamaya çalışacağız...