• DOLAR 32.388
  • EURO 35.088
  • ALTIN 2326.612
  • ...

Günahını pazara çıkaranlar

Günah pazarlanır mı demeyin! Son yılların en trend ürünü!

Eskiden 'falan kişiye ben günahımı bile vermem' ifadesiyle günah küçümsenir, değersiz kabul edilirdi. Şimdilerde ise belli bir güruh tarafından uğruna canını verecek kadar kıymetli.

Tıpkı Yunan ve Roma Medeniyetlerindeki gibi putlaştırılmış, kutsal kabul edilmiş...

Peki ya o medeniyetleri yıkıma götüren günaha tapınma sürecine bizi götürmeyeceği ne malum?

Bu günahkar güruh içimizde nasıl türedi demeyin!

Şu Tanzimat yok mu bize ıslahat diye yutturulan, işte günahın kilitli kapıları ilk onunla açıldı. Tanzimatla birlikte azınlıklar için günahını teşhir etmek bir hak ve özgürlük olarak tanınırken; süreç içerisinde kafaları Batılılaşan Laik kesim tarafından özgürlük adıyla daha kutsal bir yere oturtuldu.

 Son dönemlerde ise günahlar nirvanasını yaşıyor...

Bakalım hangi İbrahim baltasını vurup bir bir devirecek? Yerle bir edecek günahı saltanatından!

Ne iğrenç bir kelime geliyor insanın ağzına günah!

 Fıtratı bozulmamış her insan için tiksinti verici...

Çünkü fıtrat Hristiyanlıktaki gibi kirli değil, bilakis tertemiz ve berrak varlığa geldi.

İnsanlık tarihi boyunca birkaç istisna dışında toplumlarda günah işleyenler ayıplanmaktan, kınanmaktan korkarken, şimdilerde cesaretin simgesi.

Kim daha fazla, daha farklı, daha dikkat çekici, daha dudak ısırtacak bir günah işleyecek diye bir yarış var azgınlar tayfası içinde.

Aralarında sözleşmiş gibiler...

Bu kez kim cinsel sapkınlığını itiraf edecek, kim gayrı meşru ilişkileriyle öne çıkacak, kim kimin kolunda, kim kimle kaçmış, kim kiminle nerelerde poz vermiş, hangi alemlerde dolaşmış, hangi partilerde sarhoş olmuş, hangi konserlerde soyunmuş, nasıl dans etmiş?

Sosyal medyada da ilk bu içerikler karşımıza çıkıyor.

Tek bizim mi, o tertemiz büyütmek istediğimiz çocuklarımızın da. En acınası da bu değil mi zaten.

Bütün bu rezaletleri sergileme hakkını kendinde gören güruh, rezaletlerini teşhir etme özgürlüğünün ellerinden alınmasından korkuyor.

Günahları ellerinde adeta bayrak olmuş, o bayrağın altında ümmetin çocuklarını toplamak için olanca güçleriyle çalışıyorlar.

Ahlaksızlıklarının eleştirilmesine dahi tahammül edemiyor, her bir günah için ayrı bir saldırı ve savunma pozisyonuna geçiyor, bir ordu gibi sistemli bir şekilde çalışıyor, birbirlerini kolluyorlar. Sosyal medyada iğrenç tagglar açıp her türlü kutsala hakaret özgülüğünü kendilerinde görüyorlar.

Bu da yetmiyormuş gibi İslam’ı çağrıştıran tüm sembollere saldırıyorlar. Nerde bir aydın Müslüman hocaefendi varsa, tesettürlü varsa en birinci düşmanları...

Allah'ı hatırlatan her şey onları birer çılgına çeviriyor.

Onlar 'bizi her yerde mini etekli, şortlu, elinde içki şişesi, falan hareketleri yaparken görmeye alışacaksınız, sizin çocuklarınızı da kendimize benzeteceğiz' derken sırtlarını sadece Batılı fonlara dayamış değiller, günahı özgürlük adıyla koruyan yasalara da dayamışlar.

Şu özgürlük kelimesi yok mu, gün geçtikçe daha tehlikeli bir hale geliyor. Bu kavram kullanılarak yuvalar yıkılıyor, fuhuş sektörleri büyüyor, sapkınlara alan açılıyor, en adi yaşam biçimleri çocuklarımızın gözleri önüne sokuluyor, bu kavramla savaşlar çıkartılıyor vs...

Günahı kutsayan güruh, rezaletlerin sergilenmesini engelleyecek en ufak bir müdahale karşısında Batılı efendilerini yardıma çağırabiliyor.

Üstelik sadece Türkiye'de değil, halkı Müslüman olan toplumlarda sahnede sergilenen senaryo aynı ... Nerdeyse her yeri işgal etmek üzereler.

Tüm rezillikleri gözlerimizin önünde işlemeyi ve seyirci kalmamızı istiyorlar. En ufak bir tepki karşısında Meclisteki siyasi temsilcileri kırmızı gören boğaya dönüyor. Saldırı pozisyonuna şu çok amaçlı kullanılan üç kelimeyle başlıyorlar; hak, hukuk, özgürlük...

Peki bu ahlaksızlık işgaline karşı sessiz mi kalınacak?

 Şimdilerde iyi bir muhafazakar olmanın şartı bu kesimlere saygı duymak (!) olmuş. Görünen o ki, iktidar erkanı ve ona yakın olan kesim için durum tam da bundan ibaret.

Festivallerde ortaya çıkan rezaletleri, soyunmaları, uyuşturucu ve alkol kullanımını sadece izlemekle yetiniyorlar. Ne yapsınlar karşı cenah ne der paranoyasından 20 yıldır kurtulamadılar.

 Ancak böyle koltuklarını koruyacaklarını zannediyorlar.

Kusura bakmasınlar görünen o ki, gün geçtikçe ahlaksızların tayfasına katılan gençlik onların sonunu getirecek.

Üstelik teşhir edilen günahlara tepki gösteren İslami kimlikleri de ilk iktidar koltuklarında oturanlar susturmaya çalışıyor, ağır ithamlarda bulunuyor.

Çocuklarımıza günahını pazarlayanlara adeta "Biz o sizin günahınızı eleştiren yobaz tayfadan değiliz, farklı zihin dünyalarına sahibiz, son derece hoşgörülüyüz, siz canınızı sıkmayın, yolunuza devam edin" mesajını veriyorlar.

Dedik ya 20 yıldır bu paranoyadan kurtulamadılar.