• DOLAR 32.464
  • EURO 34.815
  • ALTIN 2438.44
  • ...

Terörizmin dünya devletlerinin çoğunluğu tarafından onaylanmış uluslararası bir tanımı yoktur. Herkesin kendine göre başka bir terör ve terörizm tanımı vardır.

Aynı fiili birileri düşünce ve basın özgürlüğü olarak nitelendirirken, başkaları saldırı ve terörizm olarak nitelendiriyor.

Acaba ortak bir terör tanımında uzlaşmak mümkün mü?

Kınama yarışında birbirini geçen, Batı`nın değerleri ile düşünen ve Paris`teki yürüyüşe katılan Müslümanlara kalırsa bu mümkün.

Ama Hristiyanlık ile aramızda tesviye edilemez bir uçurum olduğunu belirten İslam`a göre asla!

Peki, ne “terör”dür? Ne “terör” değildir?

Neye, ne için “terör” eylemi denir?

Uluslararası sözleşmeler, hukukçular, politikacılar, aydınlar, düşünce kuruluşları, sosyologlar “terör”ü nasıl tanımlamıştır?

Terör; ortak korku yaratmadır. Ürkütme ve yıldırmadır.

Terör ve tedhiş daima iç içedir. Tedhiş ise dehşete düşürme, korku salma anlamındadır.

Günümüz literatüründe teröre ilişkin tanım ve açıklamaların odak noktasını “şiddet" vurgusu oluşturur.

Terör ya da terörizm; kamuoyunda korku ve panik oluşturarak siyasi, dini, ekonomik veya stratejik hedeflere ulaşmak amacıyla askeri ve sivil hedeflere yönelik şiddet eylemlerinden yararlanmak olarak tarif edilir.

Klasik tanımlamalardaki “şiddet eylemlerinden yararlanma” sınırlandırması Batı`nın pratiğinde aşılmıştır. Batı`nın terörizminde “şiddet”, terörün enstrümanlarından sadece biridir.

Günümüzün Haçlı Terörizmi;

Duygulara ve zihinlere etki ederek onları yönlendirmek, tedhiş etmek ve ajite etmek için farklı terör enstrümanlarını kullanmaktadır.

“Yargı terörü” ve “Medya terörü” gibi.

Terör; Devlet Terörü, Etnik-Milliyetçi Terör, Dinsel-Radikal Terör, Siber Terör ve hatta Deniz Haydutluğu ve Korsanlık diye sınıflandırılmış ama Yargı ile Medya Terörü buna dâhil edilmemiştir.

Terör bir yıldırma hareketidir, bir propaganda yöntemidir.

Amacını gerçekleştirmek için medyayı da, yargıyı da, şiddeti de kullanır.

Medya terörü; toplumları tedhiş ederek istediği doğrultuda yönlendirmeyi amaçlar.

Toplumların içerisinde bulunan farklılıkları negatif anlamda geliştirirken, ayrılıkları ve tahammülsüzlükleri körükler.

Hoşgörü kültürünün sosyal zeminini zayıflatarak birlikte yaşama kültürünü ve ortak gelecek kurgularını imkansız kılmayı amaçlar.

Hukukta ise terörün bir suç tanımı yoktur, suçlara terör vasfını veren unsurlar vardır.

Eşcinselliği veya israil`i eleştirdiği için Avrupa`dan sınır dışı edilen Müslümanlar,

“Holokost” yoktur dediği için Profesörlük ünvanı elinden alınan ve hapsedilen Roger Garaudy gibi Batılı düşünürler Yargı terörünün kurbanlarıdır.

Terör olgusu; “Demokrasi” ve “Laiklik” gibi Batı`nın dibini dilediği gibi doldurduğu, istediği gibi yorumladığı olgulardır.

“Oy çokluğu” olarak tanımlanan “çoğulcu demokrasi”;

Cezayir`de FİS, Mısır`da İhvan, Türkiye`de AKParti söz konusu olduğunda darbeyi ya da darbeye teşebbüsü meşrulaştırmak için “çoğunlukçu demokrasi” oluverir.

Batı`nın medeniyetler çatışmasını körükleyen en büyük çıkmazı, tüm dünyanın onun değerleri ve kavramları ile düşünmesini istemesidir.

Ama Batı`nın kavram ve değerleri, tüm insanların ortak kabulleri değildir.

Şu bir hakikat ki,

Siyasi menfaatleri için “kesin” hükümleri bile yorumlayabilen İslami örgüt, grup ve devletler olduğu müddetçe Batı kudretli olacak ve kudretli olduğu müddetçe de saygınlıklara dil uzatılmasını hoş görecektir.

Batı ve dostları bugün kırmızı çizgilerimizi aşan özgürlük anlayışlarını tartışamasa da Charlie Hebdo olayından şunları anlamalıdır:

İslamın terör tanımında Müslümanların “biricik”ine küstahlıkta bulunmak terör eylemidir.

Müslümanların mukaddesatına dil uzatmak terör eylemidir.

Mescid-i Aksa`ya bir Yahudi`nin girmesi terör eylemidir.

Çıkar ortaklarının cinayetlerini örtbas için “Evrensel hukuk”u çalıştırmamak terörizmdir.

İslam ülkelerinde anarşi ve kaos çıkarsınlar diye birilerini silahlandırmak terörizmdir.

Müslüman ülkesini demokrasi bahanesiyle işgal etmek terörizmdir…

Batının değer ve kavramları kendinindir.

Sayıları 2 Milyara yaklaşan dünya Müslümanları içinse Batı`nın basın ve düşünce özgürlüğü kriterlerinin önemi yoktur.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme hakareti düşünce özgürlüğü gören aşağılık değerleri ayaklarımızın altındadır.