Asli Gündemimize Dönelim!
Yoğun bir seçim kampanyası gerçekleştirdik. Bu seçim kampanyası döneminde hiçbir zaman unutamadığımız bir yaramız vardı. Gazze… Bedenlerimiz seçim çalışmalarındaydı ancak yüreğimiz hep Gazze’yi anıyordu. Kalbimiz hep onun için atıyordu… Evet, iç dünyamızda hep yaşadığımız asli konumuza odaklanma zamanıdır. Yani kendi anlam dünyamızdaki gündemimize bedenen de dönmeliyiz. Çünkü Gazze’de yaşanan tablolara artık yürek dayanmıyor…
Son tablolardan bir tanesi tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşti. Gazze Şifa hastanesi… Onlarca insan, çıplak bir halde elleri arkadan bağlanarak kurşuna dizildi. Sonradan üzerlerinden tanklar yürütüldü. Anneler, babalar ve kadınlar kendi çocuklarını, kendi kocalarının cesetlerini toprak altında arıyorlardı… Bu tabloya yürek dayanmıyor. İnsan haykırmak istiyor. Sessiz dünyanın kulağına tüm çığlığımla haykırmak istiyorum. Sesimi yükselterek, haykırarak, “Gazze’de katliam devam ediyor” demek istiyorum. Lakin katliamla birlikte Gazze’deki insanlar açlıktan ölüyor. Ey sağır dünya, bu insanların acısını duyun, Gazze’deki çığlığı duyun…
Yok, yok bu şekilde katliam yapanlar insan olamaz, bunu insanım diyen hiç kimse yapamaz. Ama bu mahlûklar insan olamaz. Hayvanlardan daha aşağı bir noktadadırlar ki bu vahşeti yapabiliyorlar. Evet, evet bunlar insan olamaz, bunlar tüm mahlûklardan çok çok aşağı bambaşka varlıklardır. Bunlar bütün insanlığı tehdit eden Siyonizm’in aşağılık çocuklarıdırlar.
Ya bu katliama kör ve sağır olanlar. Buna sessiz kalanlar. Gazze’nin yanında olmayanlar. Gazze’yi gündemlerinden çıkaranlar. Ve Gazze’yi gündemimizin bilmem kaçıncı sırasına atan bizler… Masum değiliz. Hiç kimse masum değildir. Her Müslüman, her birimiz ve her devlet masum değildir. Mesulüz, hepimiz kendi pozisyonumuz kadar mesulüz. Kötülüğe ve katliama sessiz kaldığımız kadar mesulüz…
Gazze’yi anmadan, katliama sessiz kaldığımız her günün hesabını Allah’a vereceğimizi bilmeliyiz. Kendimizi, kendi dünyamızı, sorumluluktan kurtulma adına Gazze’nin acısını hissetmek, Gazze’yi sormak zorundayız. Duygularımızla, malımızla ve sahada yapacaklarımızla Gazze’yi yaşamalıyız. Gazze ruhumuzu acıtmalı, Gazze acıtsın her birimizi…
Miting yapmaktan, kahrolsun israil demekten, ağlamaktan, boykot etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor ama unutmayalım ki elimizden geleni yapmazsak gönlümüzden geçene ulaşamayız. Şu Ramazan ayının son mübarek günlerinde utanarak da olsa Rabbimize duada bulunalım. Gazze’yi her daim dualarımızın ve infaklarımızın başköşesinde tutalım. Belki bu vesileyle vicdanı çürümüş kimselerden yazılmayalım.
Gazze’nin arş-ı alaya yükselen feryadının sorumluluğundan kurtulmak için, Gazze’den sonra toplumsal helaki hak edenlerden olmamak için: Bizim bu süreçte tüm çaresizliğimize rağmen en azından duygularımızla Gazze’nin yaşadıkları acıyı hissederek belki onların bize yüklemiş olduğu sorumluluktan kurtulabiliriz. Zalimlerden yana olmadığımızı, sessiz kalanlardan olmadığımızı ve mazlum Gazze’nin yanında olduğumuzu kavli ve fiilî bir şekilde ortaya koyarak kurtulabiliriz.
Sonuç olarak; sorumluluktan kurtulmak için Gazze çok daha fazla gündemimizde olmalı. Hiçbir şey yapamazsak da yapamadıklarımıza üzülerek, yapabildiklerimizi sonuna kadar yaparak ve sözümüzle, ruhumuzla, maddiyatımızla, duruşumuzla Gazze’nin yanında olmalıyız ki belki onların bize yüklediği sorumluluktan kurtulabiliriz. Bunun içindir ki gündemimizin ve kalbimizin birinci sırasında Gazze olmalıdır.