• DOLAR 34.419
  • EURO 36.288
  • ALTIN 2843.752
  • ...

Hangisiyle nitelendirsek nitelendirelim yurtlarından, doğup büyüdükleri topraklarından çıkmak durumunda kalan ve muhaceratın tüm zorluklarıyla yüzleşen şu mazlumların çektiği sıkıntılar yürek yakmaya devam ediyor.

Ülkelerin kendilerine özel gündemleri arasında artık durumlarından pek söz edilmeyen şu biçarelerin ölüm haberleri sıradanlaşmış ve neredeyse haber bültenlerinin sonlarında kendilerine ancak yer bulacak hale gelmişlerdir.

Geçtiğimiz yılın sonuna kadar dünyanın 10`dan fazla yerinde devam eden şiddet ve çatışmaların sebebiyet verdiği kaçışların etkisi, o yerlerde kargaşanın nispeten durmasıyla bitmiyor maalesef.

Filistin, Suriye, Irak, Afganistan, Güney Sudan, Myanmar ve Somali`den göç etmek durumunda kalan insanların çileleri ve sıkıntıları, oradaki çatışmaların ara vermesiyle durulmuyor.

Birleşmiş Milletler mülteci örgütü raporlarına göre 2017 sonu itibariyle 68,5 milyon kişi yerinden edildi. Bunun 25,4 milyonu mülteci durumuna düştü, yani ülkesi dışına çıkmak durumunda kaldı.

Bulundukları ülkenin dışına çıkmak durumunda kalanların iyi yol göstericilerden yoksun, kimi insan tacirlerinin pençesine düşmeleri trajediyi katmerleştirmekte ve her gün maalesef yeni ölüm haberlerine tanıklık etmemize sebebiyet vermektedir.

Sadece bu ay içerisinde Yunanistan`a gitmeye çalışıp da tekneleri batan 8 kişi canından olurken İzmir`de ehliyetsiz ve gözleri para bürümüş bir sürücünün, kasasını tıka basa doldurduğu kamyonu su kanalına devirmesiyle kadın erkek, çoluk çocuk 22 kişi hayatını kaybetti.

Daha bu hafta içerisinde Muğla'nın Bodrum ilçesi Gümbet sahili açıklarında batan teknede 3 çocuk hayatını kaybetti. Yaklaşık 6 metrelik 5 kişilik tekneye 34 kişi istiflenmişti ki tekne sahilden 50 metre uzaklaşamadan tamamen battı. Batan teknede hayatını kaybeden 7 yaşındaki Melek Ebucezar, yoğun gündemin içerisinde, onu kurtarmak için didinen trafik polisinin gözyaşlarıyla az da olsa ancak gündem olabilmişti.

Her ne kadar sistemden kaynaklı, hukuk eksenli sıkıntılar nedeniyle başka diyarları mesken etmek durumunda kalan insanlarımız olsa da, dışardan bize iltica etmiş, bizden medet uman ırkı, rengi, dili, dini ne olursa olsun mazlum düşmüş insanlara kucak açmak, dertlerine derman olmaya çalışmak hem insanî hem de İslamî vazifemiz olsa gerek.

Caddemize, sokağımıza, mahallemize yerleşmiş, bize komşu olmuş bu muhtaçların adaptasyonlarıyla ilgili kimi problemler yaşansa da onlara uzatacağımız şefkat eli, yüzlerine yapacağımız tebessüm, kendilerine göstereceğimiz toleranslı tavır, onların soğuk deniz sularında kurtuluşu arama arayışlarını önleyebilir.

Herkese olduğu gibi konu komşumuz veya çalışanımız/işçimiz olan muhacirlere yönelik insani hak ve yükümlülükler doğrultusunda yaklaşım göstermek, onların sağlıklı düşünmelerini de sağlayacaktır. 

Bin lira maaşa çalıştırılan muhacirler var. Kirada olup da 5 çocuğu olan bir aile reisinin psikolojisini varın siz tahmin edin. Genel şartların onları daha fazla zorladığı ortada olan bir gerçek. Bunu böyle kabul etmek lazım diye düşünüyorum.

Bu arada yetkililerin de insanları ölüme gönderen simsarlara yönelik çalışma yapmaları önem arz etmektedir.

Artık tabiri caizse alıştıra alıştıra gelen bu ölümlerin önüne geçilsin artık! Görev mi? Hepimizin!

Silm ve selam ile...