BEYLER! UZUN FARLARI YAKIN
Bir dostumuza önemli bir mesele anlatıyorduk. Gözlerine baktık adeta kısa farların yandığını gördük.
Bunun üzerine ona, “burada kısa farları yakmak yetmez uzun farları yakacaksın” dedik. Sonra gözleri parladı. Daha iyi anlamaya başladı.
Bilindiği üzere araçlarda bulunan aydınlatma sistemlerinin uzağı ve yakını gösteren farları vardır. Uzun far ve kısa far ile seyahat etmenin de belli kuralları vardır. Üstelik gerekli durumlarda uzun farların yakılması bir zorunluluktur.
Uzağı gösteren uzun farların ne zaman yakılması gerekir?
Uzunları, tünellere girerken ve aydınlatmasının yetersiz olduğu her türlü alanlarda, karşıdan bir araç gelmediği ve önde seyreden bir araç bulunmadığı sürece yakılması gerekir. Nitekim Karayolları Trafik Kanunu’na göre, yerleşim birimleri dışındaki karayollarında geceleri seyrederken, yeterince aydınlatılmamış tünellere girerken, benzeri yer ve hallerde, karşılaşmalar ve öndeki aracı izleme halleri dışında, uzağı gösteren ışıkları yakmayan sürücülere idari para cezası uygulanır.
Bunu niye anlatıyoruz? Çünkü hukukta, ekonomide, eğitimde, siyasette, dış politikada sürekli değişiklikler yapılıyor. İyi de değişiklik olmasın mı? Tabi ki olsun, olmalıdır. Ancak bu, uzun farları yakmamanın sonucu olmasın. Sadece kısa farları yakıp günü kurtarma derdinde uygulanan politikaların bir sonucu olmasın. İş yap-boza dönmesin.
Değişim bazen gerekli ve zorunlu bir hal alabilir. Ancak değişimin bedeli ağır olmamalıdır. İşte bunu da sağlayan uzun farların yakılmasıdır yani basiret ve hikmettir. Basiret ve hikmetle yapılan işlerde sonrasında değişim diğer adıyla tebdil gerekli olsa bile bunun bir bedeli olmaz. Ama bugün değişimin bedeli ağır oluyor. İşte sorun da buradadır.
Yargıda bir düzenleme-tebdil yapılıyor içerde veya dışarıda toplumun bir kısmı bunun bedelin ağır ödüyor.
Eğitimde bir düzenleme yapılıyor öğrenci ve veliler adeta travma yaşıyor. Bir şey tam alışmışken bir anda ortadan kaldırılıyor.
Eğitimde, hukukta, ekonomide uzun vadeli planlar oluşturulurken adeta kısa farlar yakılıyor, uzun farlar yakılmıyor. Basiret ve hikmetle davranılmıyor. Bu nedenle her dönemeçten, belli bir aşamadan sonra değişiklikler yapılıyor. Bu değişiklikler de öyle ufak tefek değişiklikler değil köklü değişiklikler oluyor. Ve bedeli ağır oluyor. Siyasette, uluslararası ilişkilerde her zaman değişkenler vardır; ama maharet değişikliğe gidildiğinde bunun bedelinin hafif olmasıdır.
Bir değişikliğin, bir tebdilin bedeli çok ağır olduğunda burada doğal bir değişim yoktur. Bilakis öngörülmeyen sarsıcı bir durum ortaya çıkmış demektir.
Tüketici bir eşya aldığında değişim hakkı vardır ve bu değişim bedelsizdir. Toplum hukukun, siyasetin, idarenin tüketicisi konumundadır ve bu değişimlerin ona bir bedeli olmamalıdır.
İşte buna binaen bilhassa tünellerde uzun farların yakılması zorunludur. Şimdi hayatta böyle kritik tüneller vardır o tünellere girerken uzun farları yakmak gerekir ki sağa sola çarpmadan güvenli bir şekilde tünelden çıkılsın.
Bunun gibi, basiret uzun farları yakmaya benzer. Uzun farlar yakıldığında daha uzağı görmek mümkün oluyor. Bu durumda daha sağlıklı daha isabetli kararlar alınabiliyor. Dahası değişimler, değişiklikler doğal ve bedelsiz oluyor…