• DOLAR 32.59
  • EURO 34.821
  • ALTIN 2509.419
  • ...

Biz biliyoruz ki çocuğa hüküm verilir ama hikmet verilmez. “Ey Yahya kitabı kuvvetli al biz ona çocuk yaşta hükmü verdik”(Meryem:12) ayeti bunun delilidir. Dikkat edilirse ayette  “ona hüküm verdik” buyruluyor, “hikmet verdik” denilmiyor. Çünkü hikmet zevk ve ispat işidir. Kitap, insanın bilmesi gereken evrensel ilke ve değerlerdir. Bunlar hükümdür, sağlam ve güçlü bir şekilde ayakta durmalıdır.

Hikmet “tertip” yani sıra demektir. Bir şeyin yerinde ve zamanında olmasına hikmet diyoruz. Felsefeye de eskiden hikmet denilirdi. Esas olarak hikmet bir şeyi yerinde ve zamanında yapmaktır. Bir şeyin tertibine uygun olmasıdır.

Hikmet sabırdır aynı zamanda. Tertip, sabırlı olmayı gerektiriyor. Sırasını beklemek… Yani insan aslında tertiple rütbe kazanıyor. Tertip olmadan rütbe olmaz.  İnsanın sırasını beklemesi gerekiyor. Bu da aynı zamanda edeptir, liyakattir. Düşünün ki bir insan tertibini beklemese ne olur? Hem hadsizlik hem de edebi ihlal etmiş olur. Bu nedenle çocuk yaşta Hz. Yahya’ya hüküm verildi ama hikmet verilmedi. Çünkü bu tertibe uygun olmazdı.

İnsan tertibini, sırasını bilmeli ve ona göre sabırla sırasını beklemelidir. Hakkını ve edebini bilmelidir. Edebini bilen sabrını bilir. İnsan yerini ve sırasını beklediği zaman en güzel rütbeyi bulur. Onun için hekim insan, Hak Teâlâ’nın layık gördüğü tertibe saygı duyandır. Nitekim bunun her zaman hayrını görür. Ama insan bu konuda zayıftır.

Kur’an-ı Kerim, Yahya bile olsa çocuğa hikmeti-felsefeyi vermez. Ama hükmü verir. Çünkü hüküm insanın fizyolojisine uygundur. Çünkü hüküm inşadır inşaata benzer. Hikmet ise yapının işlevini zevkini ilişkisini ifade eder.

Bu nedenle hikmet Eşüd yaşında verilir.

İnsan ömrünün aşamalarından birisi de “eşüd” dönemidir. Bunun başlangıcı 33-40 arasıdır. “Eşüd çağına girip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik...”(Kasas:14)

Buna eşüd denilmesi insanın bu dönemde adeta şeddeli olmasından dolayıdır. Malum, şedde, bir harfin iki kere okunmasıdır. Bu yaşa kadar insan göründüğünden ibarettir. Derinliği ve ufku henüz açılmış değildir. Şeddeli olarak okunmaz. Ama eşüd yaşında artık şeddelidir. Bir görünen zahir tarafı var, bir de görünmeyen tarafı vardır.

Eşüd yaşı şeddeli yaştır. Şedde aynı zamanda bağlamaktır. İşte bu dönemde eğer bunun sır ve bilgisine vakıfsa insan şeddeli işler yapma salahiyetine erer. Bağ ve bağlantı kurar. Tabiri caizse felsefe yapar.  Olaylar, hadiseler arasında doğru bağlantılar kurar. Eşüd yaşı, kendi bağına sahip olarak inisiyatif kullanabilmektir. Nerede ve nasıl hareket edeceğini, neye açık neye kapalı olacağını bilmektir.

Peki, inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı yapacak olan o günden nasıl sakınacaksınız? (Müzzemmil:17) Evet demek ki bazen çocuklar da ak saçlı olur. Bazen yaşanan acı olaylar, sıkıntılar çocukların bile saçını ağartır.

Bazen de büyükler gibi konuşur felsefe yapmaya başlarlar. Bunlar hayra alamet değildir. Çocukların bilgelik taslaması felsefe yapması bir dâhilik belirtisi falan da değildir. Sadece toplumun aydınlanma ve düşünce anlamında ne kadar sakat bir usule zor ve yıpratıcı bir sürece girdiğini ifade eder.

Bilgi arzındaki bolluk, iletişim araçlarının bilgiyi ayağa kadar getirmesi insanları farklı noktalara sürükleyebiliyor. Bu nesil felsefe yaparak hikmeti bulamaz. Hikmete nail olmaz. Çünkü çocuk dediğin önce hükmü bilir. Yanlışı doğruyu bilir erdemliği ve ahlakı öğrenir.

Eşüd yaşına varmadan düşünce gücüyle kendini ispat etmeye çalışmak neslin boş iddialarla kendini heba etmektir.

Evet, bugün çocuklar ak saçlılar gibi konuşuyor felsefe yapanları bile türedi. Ama bu, gurur duyulacak bir şey değil neslin ne kadar savrulduğunu gösteriyor…