• DOLAR 32.324
  • EURO 35.099
  • ALTIN 2300.718
  • ...

Şura; petekteki balı toplama, maddi-manevi bir şeyin doğruluğuna işaret etme gibi manalara gelir. Çünkü şurada amaç derde şifa soruna çare bulmaktır. Bu da bir tür bal gibi şifa ve devadır.

Ama şuranın bir anlamı da avrettir. Evet, şura aynı zamanda avret demektir. Çünkü müşavere etmek sır vermektir. Müşavere ederken insan adeta kendi iç âlemini ifşa eder. Bir nevi avretini gösterir. Bu nedenle müşavere bir nevi başkalarına avretini açmaktır. Nitekim "Şura" kelimesinin dişi olması bunu ayrıca teyit ediyor.

Şura bir nevi kendi avretinin mahremini açmak olduğu için Hak Teâlâ “işleri kendi aralarında şura iledir” (Şura.42) buyurmuştur. Burada dikkat çekici bir husus da şuranın “kendi aralarında içte” olmasıdır. Çünkü avretin dışarıya açılması sıkıntı ve düşüklüktür. Zayıflığa sebep olur. Ellere koz verir. Bu nedenle şuranın içten içe ve sadece iç ile olması şarttır.

Türkiye`de hukukta, idarede “müsteşar, müşavir” unvanlarının kullanılması esas alınmıştır. Danışman denilmesi pek nadirdir. Hatta en yüksek memur Cumhurbaşkanı müsteşarıdır. Bütün memur maaşları buna göre belirlenir. Yani müsteşar o kadar özel bir konuma ve makama sahiptir.

Neden? Danışman yerine özellikle müsteşar denilmiştir. Kritik kurumların karar organları şura diye isimlendirilmiştir. Çünkü şura, mahrem bilgileri mahrem durumları paylaşmayı ifade ediyor. Bu nedenle şura ve danışma farklı anlamlar taşır. Evet, dışarıdan fikir ve bilgi alınabilir. Ama dışarıyla müşavere edilemez. Eğer onlara müşavere edilecek olursa bu durum ülkenin aleyhinde kullanılır.

Bal çıkarma işine, peteğin gözeneklerine “Şura” denildiğine göre müşaverenin altı boyutlu olması icap eder. Buna göre şuranın geometriği altıgen şekildedir. Buna karşı danışmanın geometrik şekli çokgendir.

Şura ve müşavere, çok düzgün ve simetrik bir altıgenin ürünüdür. Ama çokgenin simetrisi yoktur. Hangi çizginin nerede nasıl kesişeceğini kestirmek kolay değildir.

Çokgenin derecelerini açılarını bulmak zordur. Ama altıgen iki eşkenar üçgendir. Onun açılarını ölçülerini bulmak son derece kolaydır. Çünkü müşavere sahibi kimsenin bakış açısı, duruşu nettir. Çok net ve kesin sonuçlar çıkarır. Sorunu kolay bir şekilde tespit ederek çözüm yollarını gösterir. Buna karşın çokgenin hesabı ve ölçümü karışıktır. Çokgenin nerde içe büküleceğini dışa açılacağını kestirmek kolay iş değildir.

Dışarıdaki durum ne olursa olsun altıgende iç alan daralması yoktur. Ama çokgende bazen derecelendirme adı altında çizgiyi ta burnumuzun dibinden geçirirler. Ölçümünü de bize yaptırırlar. Bu nedenle dışarıya bir şey danışılırken önce kendi iç açısını belirlemek gerekir ki karşıdakinin hangi açıyla bakacağı kolayca hesap edilebilsin.

Danışma, dış eksenin durduğu noktayı kestirmek açısından bazen gerekli olabilir. Ama bunun bir şuraya, istişareye, müşavereye kesinlikle dönüşmemesi gerekir. Aksi takdirde kendi düzgün sağlam ölçülerimizi derecelerimizi kendi ellerimizle onlara teslim etmiş oluruz. O zaman hep şikâyet ettiğimiz derecelendirme insaf ve inisiyatifini onlara vermiş oluruz. Onlar da içimizde çokgenler çizerler. Diledikleri gibi sınıflandırma ve derecelendirme yaparlar. Bizi diledikleri sınıfa koyma, istedikleri dereceyi verme konusunda tam bir inisiyatif sahibi olurlar.

Kısaca, olmayan insaflarına kalmış oluruz.