• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Modern, liberal ekonomi teorilerine göre bir yerde enflasyon varsa faiz olur hatta olmak zorundadır.

Çok teknik olsa da konuyu anlaşılır bir dille ifade etmeye çalışalım.

Faiz teorisyenlerinin söyledikleri özetle şu, “Bir ülkede enflasyon-pahalılık varsa paranın değeri düşer. Paranın değerini koruması ve paranın kâr etmesi için de enflasyonun üzerinde bir faiz oranının olması gerekir. Örneğin, Bir ülkede % 10 enflasyon varsa değerini koruması için 100 liranın bir yıl sonra 110 lira olması gerekir. Bunun üzerindeki oran da mesela 112 lira olması 100 liranın reel olarak artmasıdır. Yani enflasyonist-pahalılık ortamında bir yıl sonra 110 liranın altındaki her rakam 100 liranın değer kaybetmesi anlamına geliyor. O halde böyle bir ortamda onlara göre en az %10 faiz olması gerekiyor”

Bakın nerdeyse biz, siz, onlar buna hak vereceğiz. Çünkü mesele sonuç odaklı. Ama adam enflasyonun neden kaynaklandığına değinmiyor. “Faiz sonuçtur” diyor, kestirip atıyor. Sayın Başkan Erdoğan her seferinde tersini söylüyor. “Enflasyon faizin sonucudur” diyor. Tabi bunu izah etmek, vatandaşa kavratmak çok zordur. Ama hakikat budur. İlahi yasa böyle söylüyor. Bir yasa teoriyle nasıl iptal edilebilir?!

Bu yasanın izahı nedir? Açık söylemek gerekirse iktisatçılarımız bu konuda çok parlak fikirler ortaya koyabilmiş değiller.

Meseleyi bir ölçüde izah etmeye çalışalım. Bir kere faiz, kurtuluş, başarı, kazanç demektir. Önce faizin isminin Kur`an`da “riba” olduğunu söylemekle başlayalım.

Riba, ur ve tümsek demektir. Bazı tarlaların ortasında tepecikler, tümsekler vardır. O tümsekler hem tarlanın kıymetini hem de verimini düşürür. O tümseklerin olduğu yerde bir şey yeşermez. Ayrıca o tümsekler yüzünden tarla rahat sürülemez.

 

İşte faiz olarak isimlendirilen riba böyledir. Zeminde-tarlada tümsektir, urdur. Arazide tümsekler arttıkça tarlanın sürülmesi zorlaşır. Ürünü azalır. Bu sefer piyasaya daha az domates, biber, patlıcan, buğday sürülür. Ürün azalınca pahalı olur. Böylece enflasyon ve pahalılık meydana gelir.

Demek ki faiz hem sebep hem de sonuçtur. İki tarafı da o kontrol eder. Antepli fabrikatör Melih Başaran, Konyalı çiftçi Osman Eker üretim için para arar. Ve maalesef bunu da yüksek faizle bulur. Faizle-ribayla aldığı para üretimde yüksek maliyete sebep olur. Bereketi alıp götürür. Tarladan fabrikadan hem az hem de maliyeti yüksek ürün çıkar. Böylece ürünler talebi karşılayamaz hale gelir. Talep çok, ürün az olunca ürünün fiyatı artar. Yani enflasyon olur. Enflasyon olunca faizci-tefeci güruh yine bunu kullanarak faizin yükselmesini ister. Faiz yükseldikçe fabrikatör Melih Başaran çiftçi Osman Eker daha yüksek maliyetle üretim yapar. Bu döngü böyle devam eder. Sonunda fabrikatör Melih Başaran maliyeti düşürmek, faize para yetiştirmek için işçi ücretlerini azaltır, daha radikal kararlarla işçi çıkarır. Az para alan veya işten çıkarılan işçi harcama yapamaz. Harcama yapamayınca esnaf Şakir Duman iş yapmamaya başlar. Şakir Duman iş yapamayınca mal alımını kısar. Ürettiğini satamayan fabrikatör Melih Başaran işçi çıkararak üretimi kısar. Bu sefer işsizlik artar.

Konyalı Osman Eker tarlasını ekmek için daha maliyetli borçlanır.  Tarlasındaki tümsekler, urlar gittikçe artar. Öyle olur ki o urlar patlar. Tarlada çukurlar, obruklar oluşur. Osman Eker, tarlasını ekemez hale gelir. Piyasaya domates, patlıcan, kuru fasulye, buğday sevkiyatı azalır. Bu sefer gıda fiyatları artar. Manav Hamdi Yeşil ürün az olunca ürünü pahalı alır. Bunu da alıcıya yansıtır.

 

İşte faiz yani riba böyle bir fasit dairedir urdur. Faiz sadece sebep veya sonuç değil hem sebep hem de sonuçtur. İki taraftan da kollarını kırmak gerekir.