Mahallemizde, günde defalarca kapının önünden geçip giden bir adam vardı. Oyun oynayan çocuklara bakar, gülümser ve öyle geçerdi. Mahalle sakinlerinin ve bizim de dikkatimizi çekmişti. Tatil günlerinde dışarıda oynayan yeğenime o adamı tanıyıp tanımadığını sormuştum. O da 'tanımıyorum ama sürekli bize bakıp gülüyor!' diye cevap vermişti. Ben de yeğenime 'seni çağırırsa yanına gitme, bir şey verirse sakın alma!' diye tembihlemiştim.
Sonra öğrendik ki, bu adam her vakit camiye giden mütedeyyin bir kişiymiş. Doğrusu bunu öğrendiğimde, yeğenime o nasihatte bulunduğum için utandım. Çünkü o Müslüman unutulmuş bir sünneti yerine getiriyordu. Hz. Enes (r.a)`in rivayetlerine bakarsak Resulullah`ın (s.a.v) çocuklarla olan münasebetinin bir bölümüydü bu; çocuklara selam vermek, tebessüm edip başlarını okşamak, üzüldüklerinde teselli etmek ve oyunlarına iştirak etmek...
Aslında o Müslümandan korktuğum için tek suçlu ben değilim. Zira öyle bir devirde yaşıyoruz ki her türlü ahlaksızlık ve zulüm sıradan bir hal almış. Dolayısıyla unutulmuş bir sünneti yaşatan bir Müslümanın o an neyi, hangi niyetle yaptığını anlayamıyoruz.
Allah Resulü`nin yaşantısındaki; muhtelif olaylara verdiği tepki ve değerler ve o anda vücut bulan ahlaki unsurlardan uzaklaştık uzaklaşalı, tüm kötü melanetler hayatımızın kopmaz parçaları oldu. Kuran`da sözü geçen ve helak olan kavimlerin işledikleri cürümlerin hepsini birden yapmaya başlayan kimseleri barındırdı, besledi bu çağ. Müslümanlar da kendilerini bu nefsi afetlerden koruyabildiği kadar korudu fakat Resul`ün emaneti olan Kuran ve Sünnet zırhını bir kenara bırakanlar maalesef başarılı olamadı...
Resul-i Zişan`in kutlu viladetini geçireceğimiz şu günlerde; Allah için Resulullah`ı tanıma, anlama ve anma yolunda harcayacağımız enerjimizin bir bölümünü de 'unutulmuş' ya da 'önemsenmeyen' sünnetlere sarf etmeliyiz...
Bilhassa çocuklarla olan diyaloglarımız ve davranışlarımız Efendimiz`e ne kadar benziyor?
Basit bir örnek verecek olursak; bazı mahalle sakinleri, çocuklukları gereği dışarıda oynayan çocuklara adeta –kaba tabirle- kafayı takmış durumdalar. 'Aman taşınız arabamı çizmesin, topunuz bahçemize girmesin, içerde uyuyan var gürültü yapmayın' telaşındalar. Şahsen bu sahneleri gördüğümde çok üzülüyorum.
Sonra da zamane çocuklarının çok asi, şımarık olduğundan veya internet cafelerde oyun oynamalarından yakınıyorlar. Bir kere de Peygamberi taklit edip çocuklara selam vermeyi, sevgiyle yaklaşmayı, hatta bazen oyunlarına iştirak etmeyi deneseler, inanın bu küçük başlangıçtan bile sağlıklı bir nesil meydana gelebilir.
Resul`ün bir beşer olarak takındığı tavırlar dahi boş ve anlamsız değildi. Allah`ın bize Onu bir model olarak sunması da -haşa- sıradan bir ikaz olamazdı. O halde kendimiz, kendimizle diğer yaratılmışlar ve kendimizle Rabbimiz arasındaki ilişkileri gözden geçirip, 'acaba ne kadar Resulullah`a benziyor?' sorusunun hesabını yapmalıyız. Yoksa çağın ve çağların tüm çıkmazlarının çözümünün, Allah`ın sunduğu o Model`de olduğunu unutursak ve aldırmazsak, sapmış ve kaybetmiş oluruz...
14 Şubat`ta kadın şiddetini protesto etmek amacıyla dans eden kadınların ve destek veren erkeklerin aklının hangi bölümlerini, tefekkür melekelerinin kaçta kaçını kullandıklarını çok merak etmiştim. Zavallı kadınlar sadece dans ettikleriyle kaldılar. Ya da, 'şiddet bahane dans ve eğlence şahane!' mi dediler, bilmem. Ertesi gün haber bültenlerinde yine kadın cinayetlerini içeren haberleri seyrettik maalesef.
İnanıyorum ki; cüz`i ya da külli problemlerle karşılaştığımızda 'Acaba Resulullah bugün yaşasaydı nasıl davranırdı?' sorusunu sorup; eğer Onu hakkıyla tanıyıp sevmişsek, Allah`a itaatin Ona itaatten geçtiğini özümsemişsek, Onun metodunu uygularız ve işte o zaman Müslümanlar için huzur, kalplerimiz için sükûn, ahretimiz için de kurtuluş kapısı kendiliğinden açılır inşallah.
Demem o ki; Kutlu Doğum Haftasını salavat ve etkinliklerle sınırlı tutmak yanlış ve eksik olur kanaatindeyim. Ne öğrendik? Ne yaptık? Onun bilmediğimiz yönleri ne imiş? Ben hangi sünneti ömrüm boyunca yerine getirmemişim? Hangilerini az yapıyor, hangisine önem gösteriyorum? ...gibi endişeler, bu kutlu zaman diliminin tatlı meyveleri ve sonucu olmalıdır.
Gelin, Ona olan sevgimiz meydanlardaki sloganlarda, ilahilerde, gözyaşlarında kalmasın!
Artık tüm insanlar Onun gibi yaşamaya muhtaç ve yaşamadığı için perişan ya da yaşadığı için huzurlu ve bahtiyar...
Gelin en güzel örnek`le, en güzel insan olma yolunda sünnet-i seniyye vesilesiyle ilerleyelim...
Unutulmuş sünnetler için haydi Bismillah!
Mevla`ya kul, Resulü`ne yoldaş olmak duasıyla... Vesselam, veddua...