Batıl Cephesi yine her zaman ki gibi; her ne kadar değişim değişim diye tuttursalar da ne değişim var ne de aklı başında bir adım atıyorlar.
Ce-Ha-Pe’den ve onun bağımsız(!) ve de tarafsız(!) medyasından bahsediyorum. Öylesine kin ve öfke dolular ki; ne yenilgiyi hazmedebiliyorlar ne de yenilmelerinin sebeplerini anlayabiliyorlar.
Bu kesimin en belirgin özelliği çifte standart sahibi olmaları ve bu gün övdüklerini yarın yerin dibine batırabilmeleridir.
En son yaşanan Abdullatif Şener olayında hem kinlerini hem de çifte standart sahibi olduklarını gösterdiler.
AK Parti’den ayrılıp CHP’ye yanaştığında el üstünde tutulup Milletvekili yapılıp kanal kanal dolaştırılıyordu Şener.
Ama ne zaman ki; Kılıçdaroğlu’na oy vermediğini açıklayıp CHP’den istifa edince birden bire her türlü hakaretin hedefi haline geldi.
Bu duruma Abdullatif Şener yönüyle bakılınca da ortaya mide bulandıran bir şahsiyet yoksunluğu çıkıyor. Erdoğan karşıtlığından hareketle Kılıçdaroğlu’nun peşine takılıp Kılıçdaroğlu’nu sevme konusunda Temel Karamollaoğlu ile yarışan Şener, aday gösterilmeyince kendi genel başkanına oy vermeyip istifa ediyor.
Bu durum Ce-Ha-Pe ve Şener açısından tencere ve kapak firkatinin vuslata ermesi ya da al birini vur diğerine metaforlarının ortaya konulmasıdır.
Aslında bu olaya, Şener’in kendini siyaseten bitirmesine en fazla Kılıçdaroğlu sevinmiştir. Her ne kadar onu partiye aldığı için eleştirilse de Şener açıklamalarıyla Kılıçdaroğlu’na can simidi olmuştur. Az da olsa istifa tartışmalarını geriye itmiştir.
Gelelim olayın çifte standart boyutuna. Hatırlarsanız Ali Babacan da buna benzer bir açıklama yapmıştı. Yine Halk TV’de kendisi daha AK Parti’de iken ve de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı için ilk imza sahiplerinden biri olmasına rağmen, Abdullah Gül’ün çatı adaylığı için çalıştığını söylemişti. Hatta, olayın ta merkezindeydim, diyerek Ce-Ha-Pe tribünlerine oynamış onlardan epeyce de alkış almıştı.
Ödülünü de son seçimde diğer partilerden 5 milletvekili daha fazla alarak kapmıştı.
Şener ile Babacan’ın durumları aynı. İkisi de resmi olarak mensup oldukları partilerine sırt çevirmiş hatta ihanet etmişlerdi. En kötüsü ikisi de aynı ekrana çıkıp pişkince yaptıklarını itiraf etmişlerdi.
Biri şimdi milletvekilleriyle ödüllendirilirken diğeri ise ha bire hakarete uğruyor.
Bu, tam da Türk Sol’u olarak adlandırılan yapının en belirgin özelliğidir. Onlar için özgürlük, adalet ya da demokrasi denen şey sadece kendilerinin yararı söz konusu olunca vardır.
13 Mayıs’ta kahraman olan Şener 30 Mayıs’ta dönek olurken AK Parti’de iken ‘Bebecan’ olan Ali, onlara biat edince neredeyse ‘Binali’ oluverdi…
AK Parti’den ayrılıp Ce-Ha-Pa gayyasına düşerken ‘dönek’ olmayan Şener nedense Ce-Ha-Pe’den kopunca birden bire ‘dönek’ oldu…
Ne diyelim, Ce-Ha-Pe medyasında değişen bir şey yok…