Siyaset gündemi, her yanı olduğu gibi mübarek Ramazan atmosferini de işgal etmiş durumda. Ama gelin biz bir Behlül kıssasıyla bu gündeme ara verip kıssadan hisselenelim.
Bilirsiniz Behlül, Harun Reşid’in yanında yer almış ve onu adeta irşad ederek doğruları yapmasına vesile olmuştur. Bu yüzden de bütün yaptıklarına, incitici laflarına rağmen Harun Reşid’in yanında kıymetlidir.
Harun Reşid defalarca ona devlet katında görevler vermek istemiş ama o kabul etmemiştir.
Fakat günün birinde beklenmedik bir olay yaşanır. Yine her zamanki gibi teklifsiz bir şekilde Harun Reşid’in huzuruna giren Behlül, ben de devlet vazifesi istiyorum. Bana da bir görev ver, der. Harun Reşid şaşkın bir şekilde sorar, hayırdır Behlül ne oldu? Behlül, ben de hizmet etmek istiyorum, der.
Harun Reşid ne iş yapmak istediğini sorunca da bana çarşı pazarın ağalığını ver, der. Harun hemen ferman buyurur ve Behlül çarşı pazarın ağası olur.
Göreve atanan Behlül ilk iş olarak esnafı denetlemeye başlar. Bir fırına giren Behlül, başlar ekmekleri tartmaya. 200 gram olması gereken ekmeklerin kimi 150 kimi 180 kimi ise 170 gramdır. Hiçbir ekmek olması gerektiği gramajda değildir.
Fırıncının hırsızlığını yüzüne vurmak istemeyen Behlül başlar fırıncıyla konuşmaya.
Ne var ne yok işler nasıl diye soracak olur. Bir dokunur bin ah işitir. Fırıncı başlar yakınmaya, işler hiç iyi değil ne burada huzur var ne evde. Hanımla aramız bozuk, kızım hasta, oğlum sokaklara düşmüş durumda. Dükkânda da işler iyi gitmiyor, satışımız az, işçilerim iyi çalışmıyorlar, diye Behlül’ün kafasını şişirir.
Behlül hayırlı işler diler ve kapıdan çıkar. Başka bazı dükkânları da denetledikten sonra sokaktaki bir başka fırına giderek oradaki ekmekleri de tartar. Ekmeklerin bazısı 210 bazısı 220 hatta bazıları 240 gramdır. Bu kadirşinaslığı gören Behlül, işler nasıl gidiyor, durumun nasıl, diye o fırıncıya da sorar.
Fırıncı, Elhemdulillah işlerimiz gayet iyi. Çalışıp kazanıyoruz çoluk çocuğumuzu geçindiriyoruz, der.
Bu cevap karşısında gülümseyen ve meseleyi anlayan Behlül ona da hayırlı işler dileyerek fırından çıkıp saraya gider.
Harun Reşid’in huzuruna çıkan Behlül, ben çarşı-Pazar ağalığını bırakıyorum, der. Harun, Behlül’ün bu türden garipliklerine alışkın olmasına rağmen yine de sorar, be adam daha bu sabah başladığın işi şimdi gelmiş bırakıyorsun, hayırdır, ne oldu?
Behlül, ya Harun bu çarşının bir ağaya ihtiyacı yok. Çünkü bir ağa var ve herkese hak ettiğini veriyor, diyerek yaşananları anlatır.
Dürüstlük, doğruluk, kanaatkârlık birine bereket getirirken; açgözlülük, çalıp çırpmak, kendince uyanıklık yapmak ise diğerine bereketsizlik, huzursuzluk getirmiştir.
Kim ne iş yapıyorsa yapsın ne ile uğraşıyorsa uğraşsın her durumda dürüstlük kazandıracak, bereket olarak geri dönecektir…
Bu gerçek, emrolunduğun gibi istikamet üzere ol, emri ilahisiyle de ispatlanmış ve bereket kapısı olarak ifade edilmiştir.
Rabbim doğruların safında yer almayı nasip etsin inşallah…