Sosyal medya platformları gittikçe gayya kuyusuna dönüşmeye, itibar zedeleme ve anlamsız tartışmalar için kirli birer mecra olma yolunda ilerlemeye devam ediyor.
Kendi kirliliği gibi, bulaşanı ve cazibesine kapılanı da kirletiyor. Birçok insan bu mecralara düşmekle kendi karakterinden birçok şey kaybetmenin yanı sıra kirlilikten de nasipleniyor.
Üzülerek görüyoruz ki; son zamanlarda kamuoyu tarafından tanınan kimi İslam Âlimleri ve hocalar da bu mecranın albenisine ve cazibesine kapılarak birbirleriyle sosyal medya üzerinden atışmaya başladılar.
İlmin ilim meclislerinde melekler eşliğinde tartışılması gerekirken, kirli mecralarda tartışmadan çıkıp atışmaya, suçlamaya hatta zaman zaman meydan okumaya dönüşmesi ne ilmin izzetine ne de âlimlerin şahsiyetlerine yakışıyor.
Elbette günümüzün koşullarında Müslümanların da Âlimlerin de sosyal medya platformlarında olması oralarda aktif olmaları gayet normal bir durumdur. Ama o mecraları tebliğ alanı olarak, bilgilendirme, aydınlatma hatta hidayete erdirme mecrası olarak kullanmak şartıyla.
Sosyal medya bir tür hayal dünyası gibi bir şey. Çoğunlukla sorumsuzluk ve hesap verilmeme üzerinden yürüyor. Bu da kimilerini klavye kahramanı ya da sanal âlim konumuna düşürüyor.
Ama Müslümanlar özellikle de âlimler hesap verme bilinciyle hareket etmek zorundadırlar. İslam’ın en kritik günlerden geçtiğini, İslam’a yönelik saldırıların her yandan geldiği bu zamanda İslam’ın yükünü omuzlaması gerekenlerin İslam’a yük olmaları acı bir durumdur.
Kimi Hoca, Prof, Âlim unvanlı insanların ergenler gibi Twitter üzerinden takipçi kasarcasına atışmaları ona buna cevap yetiştirmeye çalışmaları anlaşılacak bir durum değildir.
Son zamanlarda bir de özellikle tarikat mensubu kimi hocaların her sohbetlerinde cinsellik konularını işlemeleri, günümüzde pratiği olmayan cariye meselelerini dillerine dolamaları sorunu türedi.
İslam’ın özü olan Tevhid ve İbadet gibi konuları bir yana bırakıp adeta İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürercesine ayrıntıları ve çoğunlukla da günümüzde pratiği olmayan konuları sürekli işlemek ya hamakat ya da müridin fikri ne ise zikri de odur babından bir gerçekliktir.
Çoğunlukla kötü niyetli insanların bu konuları sormaları üzerine kimi işgüzar ya da saf hocalar bu konularda konuşmayı bu tuzaklara düşmeyi görev biliyorlar adeta. Müslüman ferasetli olmalıdır.
Hakikaten de bir kısım ulema özellikle de tasavvuf kökenli olanları iyi bir imtihan vermiyor şu anda.
Bakın Bediüzzaman bu durumu nasıl izah ediyor;
İslâmiyet’in mağz ve lübbünü terk ederek kışrına ve zahirine vakfı nazar ettik ve aldandık. Ve su-i fehim ve su-i edeple İslâmiyet’in hakkını ve müstahak olduğu hürmeti ifa edemedik. Ta, o da bizden nefret ederek evham ve hayâlâtın bulutlarıyla sarılıp tesettür eyledi. Hem de hakkı var. Zira biz İsrailiyâtı usulüne ve hikâyâtı akaidine ve mecazatı hakaikine karıştırarak kıymetini takdir edemedik. O da ceza olarak bizi dünyada tedip için zillet ve sefalet içinde bıraktı. Bizi kurtaracak, yine onun merhametidir.
Selam ve Dua ile…