Gizlice gelip kabrin bekledim
Perşembe günleri beytim eyledim
Gece geldim Allah'tan duanızı istedim
Müminlerin kabirlerinden bile korkmak, İslam düşmanları için bir züldür. Bugün Şeyh Said ve Üstad Bediüzzaman'ın kabirlerinin bilinmemesi ve zalimlerce gizlenmesi dava öncülerinin kendilerinden korkanların onların miraslarına şahitlik yapan kabirlerinden bile korkması o anlamsız fobinin süregelen bir devamıdır.
Şehid'in kabrine dönük böylesi saldırıları muhtemelen hesaba katan Şehadet adayı, bu dizeleriyle öncülerin her mirasına sahipliğe bir işaret eder.
Amellerin Allah'a arz edildiği günlerden biri olan Perşembe günü kabir ziyareti, Müslümanlar arasında devam edegelen güzel bir örftür. Aynı zamanda "Lezzetleri acılaştıran ölümü hatırlama" babından kadir ziyareti ahlak edinilmelidir.
Pek çabuk duanızla Allah yardım eyledi
Başımı elime tutup hayallere dalarım
Şehadet, bereketli bir tohumdur. Şehid ihlâsı, fedakârlığı ve dualarıyla Allah içinliğin zirvesi olan bu makama al kanlarıyla ulaşırken aynı zamanda şehadetle eriştiği nimetlerden kardeşleri de haberdar olsun diye tekrar dirilip kardeşlerine dönmek ister. O kardeşleri için bu müjdeyi verme arzusundayken kardeşleri de bu şanlı makama ulaşmak için didinir, aşkla davetlerini sürdürür, izzetle yaşar ve onurluca şehadete ulaşırlar.
Senle birlikte daracık balkonlarda hayaller kurardık
Nice dünyalar yıkıp nice dünyalar kurardık
Kişinin hayali; amacı ve hedefiyle doğru orantılıdır. Ki Hazret-i Peygamber aleyhisselatu vesselam buyuruyor ki: "Kişiye niyet ettiği vardır. Kimin niyeti Allah'a ve Resulüne ise onun hicreti Allah'a ve Resulünedir. Kişinin niyeti bir dünyalık veya nikâhlayacağı bir kadınaysa onun hicreti de onadır."
Haliyle dava adamının hayali ya Allah'ın dininin hâkim olduğu günlere ulaşmak, ya mazlumların adalet güneşiyle aydınlandığı anlara varmak ya da şanlı şehadet makamını elde etmektir; yoksa onların hayalleri boş avuntularla süslenmiş heva, heves, mal ve mevkiler değildir. Müminin dünyasında yıkılacak dünyalar, nefsi arzularla çevrelenmiş ve şeytani vesveselerle kuşatılmış dalalet, batıl, hırs, kibir, zulüm, nifak dünyasıdır. O hakiki manada inşa(imanla bezeme) ve ihya(hidayetle nurlanma) adamı olduğu için onun kuracağı dünyada hidayet, hak, kararlılık, tevazu, adalet ve ihlâs dünyasıdır.
Gökyüzü bizim, yıldızlara bakardık
Şehadete kavuştu güzel ahlakın
Yeryüzü, gökyüzü ve aralarındaki her şey insanın hizmetine sunulmuş birer nimettir. Nimet ise şükür ister. Dem olur ki, iktidarı elinde bulunduran zalim güçler yeryüzünü tüm genişliğine rağmen tecrid, tehdit, takip, zindan ve sürgünleriyle müminlere daraltırlar. O zaman müminin umudu yarınlara remiz olan göklere yönelir.
Muhammedi davanın engin göğünde her biri farklı ahlak ve güzellikleriyle birer yol gösterici olan ashab-ı kiram birer yıldız olarak mümine göz kırparlar. Hazret-i Osman'ın mirasından olan güzel ahlak sana hoş bir nasipti. Öyle ki, bu ahlakının yüceliği ahlaksızlığın çukurlarında gezenlere çok ağır geldi ve sen de varisi olduğun hayâ timsali Hazret-i Osman gibi şehadetle daha da yüceldin.
Örnek oldu bize tavr u adabın
Hiç unutmadım yırtık şekalin
Bugün davetçilerin önündeki büyük engellerden biri model olamamaktır. Hal dilinin kal dilinden daha önde ve etkileyici olduğu bilinirse "Müslüman başkalarının elinden ve dilinden emin olandır." Hadis-i Şerif'inin sırrı daha güzel anlaşılır.
Hem ayetin diliyle yapılmayan bir şeyi söylemek büyük bir vebal olarak karşımıza çıkar. Demek ki, tavır ve adapta örneklik dava öncüleri için şarttır. Mümin kişinin davranış, söz ve giyimindeki bu fıtrilik ve İslamilik muhataplarda etkisini iliklere kadar hissettirir.
(Senden sonra) Halay başı kim çeker Şehid’im[1]
Hazret-i Hüseyin Şehadeti genç bir kızın boynundaki gerdanlığa benzetir. Bu gerdanlık iffet, cevher ve sevgiliye remizdir. Her damat, gelinine vasıl olmak için düğün halayı kurar ve o halayın doğal olarak başı da odur. Şehadet de Cennete taliplerin düğün halayıdır.
Ey Şehid, bu dem bu halayın başını kim çeker. Şiiri yazan şehid adayında da, şehadet arzusu iyice depreşmiştir ki, şehadet talipliğini böyle ince bir kinayeyle dile getirir.
Rabbim bizi de şehitler zümresine katsın!...
[1] Bu şiir, 30 Eylül 2000’de yazılmıştır. Kendisi için şiir yazılan kişi 1998’de şiiri yazan da 2002’de şehid olmuştur.