Hiç olmazsa böyle durumlarda kendimizi, ehlimizi, İslam alemini, insanlığı gözden geçirme ihtiyacı duymalıyız. Ne yapıyoruz… Ne durumdayız… Nerede duruyoruz… Ne konumdayız?
Özellikle konumlandığımız koordinatlarda, tavır ve duruşumuz çok önemli. Duracağımız yer İslam dairesinin dışına taşmamalı. Bu açıdan, Kur`an-ı Kerim`den birkaç ayet penceresi açıp buradan bakma arzusu oluştu. Tefsir mahiyetinde değil, belki terazi mahiyetinde değerlendirilmesi daha iyi olacak.
Peygamber Efendimiz (sav): “Ya Rabbim, dünya sevgisinden ve ölüm korkusundan sana sığınırım” diye dua ederdi. Çünkü; Dünya sevgisi bütün sevgilerin (mal, makam, şehvet, benlik vs.) başı ve kutusudur.
Ölüm korkusu ise aslında tüm korkuların bileşkesi ve bahçesidir. Bütün korkular incelenip izlendiğinde oraya çıkar.
Elbette sevgi ve korku, hayatın gerçekleri hatta belli bir noktaya kadar, hayatın gereklilikleridir. Ama bu noktanın tayini önemlidir. Bu nokta; sevginin, Allah sevgisinin önüne geçmemesi, korkunun da Allah korkusunun üstüne çıkmamasıdır.
Bu gerçek kavrandıktan sonra (sevgi ve korku koordinatlarının tespiti ve ona göre konumlanma) pek çok sorun kendiliğinden çözülür. Şöyle de söyleyebiliriz: Bu gerçek tam olarak algılanmadığından yahut tam inanılmadığından, (tam iman edilmediğinden) bugünkü sorunlar sarmalı oluştu. Yanlış anlaşılmasın -Haşa- iman yargılaması yapılmıyor burada. Rabbimiz de Kur`an-ı Kerim`de “Ey iman edenler, iman ediniz” buyuruyor. Yani; Ey müminler, Müslümanlar, imanınızın gereğince yaşayın buyuruyor. “Rabbinizden nasıl korkulması -sakınılması- gerekiyorsa öylece korkun” buyuruyor. Yani “İman ediniz!” hitabı sadece kafirlere değildir.
Mü`minlerin de bu konuda sorunları olabilir. Bu noktada bazen “biliyor olmak ile iman etmek / inanmak” birbirine karıştırılıyor. Amil bir Alim`in bu konuda önemli bir tespiti var. Der ki; “İnsan, bir ölünün fiziki olarak, hiçbir zarar veremeyeceğini bilir. Ama o ölü ile veya bir kabristanda bir gece geçirmesi istense yapamaz. Çünkü, biliyor olduğu şeye tam inanmamıştır.”
Günümüz İslam aleminin bildiklerine inanmama, o yüzden de pratiğine fazla yanaşmama gibi bir sorunu vardır.
Tam da bu noktada ÇOK ÖNEMLİ BİR HUSUSU vurgulamadan geçmek olmaz.
Bakınız: Allah-u Tealâ Kur`an-ı Kerim`de üç HUSUS`u çok kesin, açık ve net ifadelerle üzerine alıyor. Kefil oluyor. İnsanın bu konuda kendisine güvenmesini, mutmain olmalarını istiyor. Gelin görün ki, Allah azze ve celle`nin bu açık kefaletine rağmen, insanların / Müslümanların en fazla tereddüt, sıkıntı yaşadıkları da bu üç HUSUSTUR. Ölüm, rızık ve zarara uğrama (musibet). Ayetlere dikkatlice bakınız.
“Ey iman edenler, siz kendi nefsinize bakınız. Siz hidayete erdikten sonra dalalete düşenler size bir zarar veremezler. (Maide / 105)”