Filistin`in işgal süreci şöyle başlamıştı;
Yahudiler, 1878`de “Tarımsal Birlik Projesi” adı altın da ilk siyonist yerleşim bölgesi “Peatch Ticva`yı” kurarlar.
1882-1903`te, Birinci Aliyah ilk siyonist göç dalgası, Doğu Avrupa`dan yola çıkar. 3500 kaçak Yahudi göçmen Filistin topraklarına girer.
Yani Filistin`e yerleşimin ana kamuflesi tarımsal faaliyetlerdir. Zaten hem işgal sürecinde, hem de günümüzde açılan yerleşim alanları “Kibbutzlar” şeklindedir. Kibbutzlar yerleşim topluluklarıdır. Bir nevi komündürler. Başta tarım tabanlı olarak kurulurlar. Sonradan sanayileştiriyorlar. Sayıları bugün 2 bin 500`e ulaşan Kibbutzlar, isaril`in kuruluşunda asıl unsurdurlar.
Filistin`e yerleşmede bu ekonomik girişimlerin yanında bir de “Dini” bazlı girişimler olmuştur. Bu alanda da Süleyman Mabedi bahanesi ile Mescid-i Aksa yok edilmeye çalışılıyor.
Şimdi de Yahudilerin hem tarım görünümlü, hem de dini bazlı iki girişiminin GAP bölgesinde aktifleştirildiği dikkatten kaçmıyor.
Bilindiği gibi GAP projesi kapsamında kalkınma idaresi tarafından “Tarımsal Geliştirme Projeleri” yürütülmektedir. Anormal olan, Kalkınma İdaresinin, israil`in bir devlet kuruluşu olan “Mashav” organizasyonunu bu projelere ortak etmesi ve işbirliği halinde bu projeleri uygulamalarıdır. Bu çerçevede ortak yatırımlar gereği israilli ve Amerikalı bazı şirketlere, büyük araziler, çiftlik formatında satılmış. Bunların da GAP bölgesinden sonradan “Kibbutzlara” dönüşmemesinin hiçbir garantisi yok.
Unutulmamalıdır ki Mezopotamya; Yahudilerin Arz-ı Mev`ud kapsamı alanında. Zaten yahudiler buna dayanak, tıpkı Süleyman Mabedi`nin Filistin`deki durumu gibi, Urfa yakınlarında Hz. Yusuf (as)`ın içine atıldığı kuyu iddiası ile bir su kuyusu ve civarında arazi istimlakı gayretleri o yörede yaşayanlar tarafından bilinmektedir.
Mayıs ayı ortalarında 50 kişilik bir Musevi (Yahudi) kafilesi, Van`ın Başkale ilçesine bir ziyaret düzenlemişlerdi. BDP`lilerin törenle karşıladığı bu kafile, Başkale`ye girdikten sonra toprağı öpmüşler (!) daha önceleri Başkale`deki Yahudi evleri ve mezarlığını gösteren bir sinevizyon gösteriminde bulunmuş, adeta, burada toprak hissemiz var mesajı vermişlerdir.
Oysa Yahudiler buraya, Birinci Dünya Savaşı öncesi yaşanan yahudi göçünün ardından yerleştirilmiştir. 50 yıl kadar sonra da buradan ayrılıp gitmişlerdir.
Yahudilerin aşağı Mezopotamya`ya gösterdikleri tavrın bir benzerini Ermeni`ler de yukarı Mezopotamya`ya göstermektedirler. Diaspora Ermenileri, Van ve çevre illeri, kendi “Doğum Yerleri” olduklarını gösteren pankartları gösterilerinde hala taşımaktadırlar.
Onlar da hem ekonomik hem dini tandanslı bazı projeleri işletiyorlar. Van Gölü`ndeki Akdamar adası ve oradaki kilise yakın dönemde Ermeni şahıs ve kuruluşlarca restore edilip faaliyete konuldu.
Fakat gözden kaçırılan çok daha önemli bir husus var.
O bölgede yaşayanlar hatırlayacaklardır. 1990`ların başında güya Amerikalı ve Kanadalı emekli askerler için, Van Gölü kıyısında tatil köyleri kurmak amaçlı araziler satın alınmak istenmişti. Bazı duyarlı tepkiler üzerine konu gündemden çekildi. Unutulmaya terk edildi.
Fakat, Ankara ve İstanbul için kurulması tasarlanan yeni ek yerleşim alanları (yeni Kentler) gibi, Van için de, yeni bir ek şehir kurulması planlanmış. Van Gölü kıyısında geniş bir arazi üzerinde “Efsaneler Şehri ve Nevroz Ateşi” temalı bir Tarih Şehri kuruluyormuş. Ancak ürkütücü ve kafa karıştırıcı olan ise projenin ABD`li ve Kanadalı Mühendisler tarafından tasarlanmış olması ve masrafların da bunlardan sağlanacak olması. Medya da bunu görmezden geliyor.
ABD`li-Kanadalı bu kişi ve kuruluşlar, 90`lı yılların başında emekli askerlere tatil köyü kamuflesi altında, bölgede Ermeni yerleşim yeri açmak isteyenler olmasın?
Ankara-İstanbul`daki projeler TOKİ tarafından yapılıyorken, Van`dakini neden ABD`li-Kanadalı firmalara veriliyor. Oysa TOKİ, bölgede milyon dolarlık karakolları kolaylıkla inşa ediyorken, GAP`ta elektirik üretim amaçlı Hidroelektrik baraj yapımı için milyar dolarlar akıtılırken ve diğer bölgelerde çok daha kapsamlı tarımsal projeler başarı ile uygulanırken, GAP`taki çiftlik kurulması gibi basit işler neden israil`in devlet kuruluşu olan “Mashav`a” ihale edilir?
Yer darlığından Mardin ilindeki “UNESCO” tandanslı uluslar arası projelere, Villalı köyler inşa edilerek, Avrupa`dan buraya yerleşimcilerin ne amaçla gönderildiğine giremiyoruz...
Ancak şu kadarını söyleyebiliriz: İslam alemi, yeniden dizayn aşamasında. Filistin ve Lübnan gibi, dini çekişmelerin hüküm sürdüğü bir “sorunlu kürt coğrafyası” inşası bazılarının hesabında vardır.
Osmanlı sürecinde “Ümmet şuur ve yetileri” sıfırlanan Araplar, Türkler ve Farslar gibi ümmetin ana bloğunu oluşturan halkların, yanlış tavır ve tutumları ile, yeniden Kürtleri kendi ulus menfaatleri uğruna harcama ve feda etmeleri söz konusu olabilir. Fakat şurası kesindir ki: Bu işin kaybedeni sadece “DİNDAR KÜRTLER” olmayacaktır.