Kılıçdaroğlu`nun “adalet” yürüyüşü sonrası kaos ve kargaşa beklentisi vardı. Yazdığım bir iki yazıda ben de bu yönde ihtimal ve şüpheleri dile getirdim. Ancak bize göre adalet konusunda samimi olmasa da Kılıçdaroğlu, Ankara`dan İstanbul`a günlerce süren yürüyüşünü barışçıl bir şekilde bitirdi.
Aslında yürüyüşün belli bir kademesinden sonra yürüyüşün böyle sonuçlandırılacağını tahmin etmeye başlamıştık. Yine de bu yönde bir şeyler söylemek için yürüyüşün son noktasının konulmasını beklemeyi uygun gördük.
Kılıçdaroğlu ve yürüyüşün organizatörleri, hatta daha büyük resimde düşünülen oyun kurucu strateji mühendisleri, yürüyüşü barışçıl eylem ve mesajlarla noktaladılar. Halbuki “Gezi” tarzı kaos ve kargaşa bekleniyordu. Bunun için de şartlar müsait görünüyordu. Marjinal sol örgütlerin dışında, HDP, FETÖ buna hazırdı. Darbe sonrası FETÖ ile ilişkisi olmayan binlerce mağdur ve ciddi bir toplumsal rahatsızlık da vardı. Yani kaos ve kargaşaya müsait şartlar ve hazır dinamik unsurlar bulunuyordu. Ancak bu yürüyüş ile bu yapılmadı.
Peki neden?
Bence birkaç neden söz konusu olabilir.
Birincisi; kaos ve kargaşa göze alınmadı. Kılıçdaroğlu`nun başını çektiği bir kaos, Kılıçdaroğlu`nun siyaseten bitmesi demek olacaktı. Kaosun bastırılması durumunda, darbe, kaos ve kargaşa üzerinden Türkiye`de hedefine ulaşamayan uluslar arası egemen güçler, FETÖ gibi bir güçten sonra eldeki siyasi aktörleri da harcamayı göze almadı.
İkincisi; bu durumda, kaos ve kargaşa her zaman olduğu gibi toplumun sahiplenme refleksinin devreye gireceği mağdur bir Erdoğan portresi oluşturacaktı. Bu da devirmek istedikleri Erdoğan`a daha fazla kazandıracaktı.
Öyle görülüyor ki malum çevrelerin siyasi mühendisliği bu kez daha akıllıca oynuyor. Daha stratejik planlar geliştiriyor. Darbe ve kaos ile başaramadıklarını, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi ile başarmak istiyorlar.
Bana göre Kılıçdaroğlu`nun “adalet” yürüyüşünün barışçıl bir eylem ve mesajlarla sonuçlandırılması, tamamen Kılıçdaroğlu`nu 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlamanın startıdır.
Tarafsız düşünülürse bu yürüyüşle çok iyi başlangıç da yapılmış oldu. Bundan sonra da Kılıçdaroğlu`nun şahsında bol bol bu tür yatırımlara şahit olacağız gibi. MHP`yi Ak Parti`ye kaptıran CHP`nin başını çektiği “tasarlanmış blok”un çatı aday projesi çökmüş olduğuna göre, 2019`a yönelik plan ve strateji Kılıçdaroğlu üzerine işleyecek gibi.
Peki, Kılıçdaroğlu`nun 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için şansı var mı?
Sadece CHP ve ve Kılıçdaroğlu`nun şahsında değerlendirilse, CHP`nin ve Kılıçdaroğlu`nun sahip oldukları miras ve zihniyet ile bu halk tarafından tercih edilmesi mümkün değil. Ancak işin içine farklı unsurlar, kesimler girerse işin rengi değişir. Buna, şu ana kadar oluşan ve süreç içinde artacak olan toplum içindeki Ak Parti rahatsızlığı da eklenirse, mümkün olmayanın yaşanması işten bile değil.
Yani 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri şimdiden kimsenin garantisinde değil.
Bu konuda Kılıçdaroğlu`nun şahsına yatırım yapan cepheye avantaj sağlayacak olan, mevcut ve muhtemel Erdoğan/Ak Parti`nin yanlış tasarruflarını başka bir yazıya bırakayım.
NOT: Ahmet Türk`ü hastalığından dolayı tahliye eden yargının adaletinin, 17 yıldır zulmen cezaevinde olan ve bugünlerde kanserden dolayı yoğun bakıma alınan Şehmus Alpsoy için işlemeyişine Ak Parti iktidarı sessiz kalarak, ismindeki “ADALET” kavramını daha fazla kirletiyor.