Sait Şahin

Yapmayın beyler! İslam’ı, mazlumu, haklıyı savunamaz olduk!

01.02.2022 07:00:11 / Sait Şahin

Yüce Allah’ın Kuran’a koyduğu farzlardan biri de “vasat ümmet”, “vasat cemaat” olmaktır. Vasat olmak cemaat olmanın; ümmet olmanın ön koşuludur, şartıdır. Vasat olmayanda aşırılık vardır. Aşırılık da dinde ret edilmiştir. Bugün İslam Aleminin ve Müslümanların en büyük sorunlarından biri aşırılıktır. Aşırılık, dini parçalamaktır. Dinin parçası ile dindarı dövmektir; Müslümanları dışlamak, ötekileştirmek, bölmek ve parçalamaktır. Müslümanlar arası en büyük fitnedir. Aşırılığın süreci baş döndürücü şekilde öyle hızlı işliyor ve zemini öyle hızlı oluşuyor ki!.. Her şey din adına gerçekleşiyor! Önce dindarlık adına, dini parçalıyorlar! Sonra davet ve cihat adına, gençler birbirine kurşun sıkarken; siyasiler, alimler, aydın ve yazarlar da ayetleri, hadisleri ve hak sözleri kurşun yaparak birbirlerine ve dışta kalan Müslümanlara sıkıyorlar! Akıl ve din dışı bu sarhoşluk ve aşırılık hali, Müslümanlar arasında gittikçe “vasat”ı öldürüyor. “Vasat olan”ın alanını daraltıyor. Zulmün her türlüsünün yaşandığı ve İslam ile savaşın türlü plan ve saldırılarla en üst düzeyden yapıldığı bir zamanda, Müslümanın taraf olmaması mümkün değildir. Böyle bir dünyada tarafsızlık hak bir yol ve konum olamaz. Zulme ve zalime karşı olmak, taraf olmak ve vasat olmaktır. Ancak mazlumun yanında yer almak adına, her yanlışını savunmak ve bu anlayışla hareket etmek aşırılıktır. Rahmetli Cemil Meriç, “zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur” diyor. El-hak zulme ve zalime karşı mazlumun yanında; İslam düşmanlarına karşı da İslam’ın tarafındayız ve Müslüman(lar)ı savunuyoruz. Bu konuda tarafız. Ancak İslam Alemi’nde ve dünya üzerindeki Müslümanlarda büyük bir sorun var ve bu durum, vasat (kalmak isteyen) Müslümanları gittikçe zorluyor. Müslümanlar arası ihtilaf, çekişme ve düşmanlıkları daha da artırıyor. Tarihteki fitneleri uyandırmakla kalmıyor, Müslümanlar arasında yeni fitne ateşlerini tutuşturuyor. Nedir bu vahim durum? Zulme uğramış olmaktan dolayı mazlumun yanında yer alıyorsun veya İslam’a düşmanlıktan kaynaklı ve Müslüman oluşundan dolayı saldırıya uğrayan Müslümana taraf oluyorsun, savunuyorsun... Bu, yeterli görülmüyor! “Her şeyimi savunacaksın ve hiçbir yanlışımı eleştirmeyeceksin” deniyor! Somutlaştırayım: Türkiye’de Erdoğan liderliğinde AK Parti güzel şeyler yanında yanlış şeyler de yaptı. Ancak şu da bir gerçek Erdoğan, Müslümanlığından dolayı ülke içinden ve ülke dışından ciddi saldırılara uğradı ve hala da uğruyor. Bu saldırıların şiddeti ve etkisinden dolayı da bazı konularda ve noktalarda bazen nasıl tepki vereceğini ve pozisyon alacağını bilemez oldu. Böyle bir tabloda; hem yaptığı güzel işlerden ve hem de Müslümanlığından dolayı ülke içi ve ülke dışı uğradığı saldırılarda ve durumlarda Erdoğan’a destek verirken; yanlışlarını düzeltmek adına eleştiriyor; yer yer konunun ehemmiyetine binaen de tepki gösteriyoruz. İşte sorun tam da burada baş gösteriyor. İş Erdoğancılık’a dönüşüyor: “Ya tarafsın ya da karşı taraf!” Bu akıl dışılık burada kalmıyor hezeyana dönüşüyor: (Doğrusu yanlışı, haklısı haksızı, her yönü ile taraf olmadığın zaman) “Tarafsızlık namussuzluktur!” suçlaması ve düşmanlığı ile karşılaşıyorsun! Aynı durum İran ve “İrancılık” konusunda da var. İran bir inkılap yaptı ve hemen bütün İslam alemi sevdi, sevindi. İnkılap sonrası İran, emperyalistlerin ve Siyonistlerin saldırısına uğradı. Çok ağır ambargo ve yaptırımlara tabi tutuldu. Bu hala da devam ediyor. Bu noktalarda samimi Müslümanlar İran’ın yanında durdu ve İran’ı savundu. Hatta öyle ki, bu bağlamda İran’a savaş açan Saddam’a karşı İran-Irak Savaşı’nda hop oturup hop kalktı, radyodan dinlediği haberler üzerinden gönlü İran ile attı. Yatıp kalkıp İran’a dua etti. Ama gelin görün ki, bütün bunlar, İrancılık ve Şiicilik yapanların nezdinde yetmedi! Yanlışı ile doğrusu, haksızlığı ve haklılığı ile İran’ı savunmayanlar, İrancılık ucubeliği nezdinde; sahabeye dil uzatıp hakaret etmeyenler de Şiicilik nezdinde kabul görmedi.

Bırakın kabul görmeyi; iyi niyetli eleştirileri dahi düşmanlık olarak gördüler ve saldırdılar. Hızlarını alamadılar; herkesi Vahhabilik ile İşidçilik ile suçladılar! Aşırılığın sarhoş ediciliğinden içen Kürtçüler ve tekfirciler de aynı kafada: Kürtlerin mazlumiyetini savunup, HDP/PKK’yi eleştirdiğinizde Kürt düşmanı oluyorsunuz! Tekfircilik nezdinde de Allah’a ve Resulüne (sav) iman etmiş olsanız ve İslam’ı yaşasanız da tekfirci gibi düşünmediğiniz ve hareket etmediğiniz için müşrik, münafık ve kafir olup dinden çıkıyorsunuz! Farkında mısınız; Erdoğancılıktan (veya yanlışlarından) dolayı Erdoğan’ı; İrancılıktan dolayı İran’ı; HDP/PKK’den dolayı Kürtlerin mazlumiyetini; tekfircilikten dolayı da İslam’ı savunamaz olduk! “Kula kulluktan Allah’a kulluk etmeyi” dillendirirken; bağlandıklarınızı ve savunduklarınızı eleştirilemez gördüğünüzün farkında mısınız? Böyle bir tabloda aklınızı oynatmadan vasat yola devam ediyorsanız, yatın kalkın şükredin. Hele hele vasat bir camianın içinde iseniz öpün başınızın üzerine koyun, kıymetini bilin. Konu derin, söz uzun... Söylenecek çok şey var! Son sözüm aşırılıklarını din edinenlere: Yapmayın beyler! “Vasat”ın alanını daraltmayın, hele “vasat”a düşmanlık hiç etmeyin, yoksa bu dine en büyük kötülüğü etmiş olursunuz!

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar