IKBY Mesut Barzani`nin Türkiye gelişinde Atatürk Havaalanı gönderine Kürdistan Bayrağı asıldı.
Hükümetin bu tasarrufu bazı milliyetçi kesimleri rahatsız etse de bir müddettir üst düzey resmi görüşmelerde IKBY Bayrağı`na yer veriliyordu. Olması gereken de budur. Hükümetin bu yöndeki adımları, sebebi ne olursa olsun, ister siyasi gelişmelerin doğurduğu sonuçların realitesini kabul bağlamında olsun, isterse Kürt gerçeğini ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi`ni kabul bağlamında olsun, doğru ve müspet adımlardır.
Kürtler ve Kürdistan diye bir gerçek var. Ya bunu kabul eder, akıllıca hareket eder ve gerçek kardeşlik ve adalet dairesinde Kürtleri kazanırsınız, ya da Kürtlere düşmanlık ile AB(D) ve israilin, Kürtler üzerindeki planına hizmet etmiş olursunuz.
AB(D) ve israil bölgede bir Kürt Devleti kurmak istiyor. Ama bunu yaparken önce Kürtleri İslam`dan uzaklaştırarak, sonra da Ortadoğu`da kendilerinin maşası olacak bir iskelet üzerine bina etmek istiyorlar. Hiç şüphe yok ki uzun bir zamandır bu iskeleti PKK ile çatıyorlar. Ve yine PKK ile Kürtleri İslam`dan uzaklaştırıyorlar.
Her ne kadar yüzyıla yakındır baskı ve inkâr politikaları ile hâkim devletlerin ifsadına uğramış olsa da ve PKK gibi karakter öldürücü bir mikrobu bünyesinde barındırıyor olsa da Kürtler, yüksek bir karaktere sahip necip bir millettir. Sadakat ehlidirler, insanlıkları derindir. Düşmanlarına da merttirler. İnandıkları değerler ve kimseler uğruna çekmeyecekleri cefa ve yapmayacakları fedakârlık yoktur. (Geçmişte devletlerin, sonra da PKK`nın karakterini bozduğu kitle konumuz dışıdır.)
Her şeye rağmen Kürtler tümüyle kaybedilmemişse taşıdıkları bu yüksek karakterdendir.
Kürt meselesinde bölge ülkeleri köprüden önceki son çıkışta. Kürtler konusunda -nihai adımlar olmasa da- en akıllı adımları yine Türkiye atıyor. Çözüm süreci de hükümetin Kürt meselesinde samimi adımlarından biriydi ve niyet olarak da çok doğruydu. Ancak yanlış partner seçildi. Akrep ile aynı yatağa girildi.
Kürtler ve Kürdistan meselesinde zalim rejimlerden miras kalan anlayışlar ve milliyetçi refleksler ile hareket etmek, kendi ayağına sıkmak; Kürtleri AB(D) ve israilin safına itmek; Batı`nın İslam topraklarını bölme planına hizmet etmektir.
Babaları ölüp de zalimlerin elinde kalan küçük yetim çocuklar ne çektiyse, Kürtler devletsizlikten, daha fazlasını çektiler. Devletsizliğin ne manaya geldiğini yüzyıla yakın bir süredir yaşadıkları ile Kürtler çok iyi biliyor.
İslam topraklarında 2-3 milyon nüfuslu devletlerin olduğu ve bırakın milletlerin, kabilelerin devlet sahibi olduğu bir ümmet içinde, hangi cihetten ele alınırsa alınsın, 40 milyon nüfusu ile devlet sahibi olmak Kürtlere analarının ak sütü gibi helaldir. (Ancak mevcut tablo içinde bunu söylüyorum.) Kürtlerin adalet içinde eşit olarak, inançları ve insani değerlerini yaşadıkları bir ülkeyi bölmek istemesi de haramdır.
Kürtlerin yaşadığı ülkelerde böyle bir devlet var mı?
İşte mesele bu!
Türkiye bu yönde ilerliyor ama nihai adımları atmadı. Kürtler hâlâ mevcut anayasada inkâr ediliyor.
Türkiye bunları yapar, inanç ve insani değerler üzerine bir ülke inşa ederse Kürtlerin de (en azından Türkiye`deki Kürtlerin) bir devleti olmuş olacak.
Biz bunu umut ediyor ve istiyoruz.