Türkiye`nin AB`ye üyelik hikâyesi, birliğin yaşı kadar eski bir hikâye.
1958`de Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak kurulan birlik, zaman içinde farklı isimler alarak ve genişleyerek bugünlere geldi.
Türkiye`nin birliğe üye başvurusu da topluluğun kuruluşundan sonra 1959`da gerçekleşti. O günden bugüne 57 yıldır AB, Türkiye`yi kapısında oyalıyor.
Türkiye`nin AB`ye üyelik meselesi (doğru mu yanlış mı), süreci ile birlikte ayrıca tartışılması gereken bir konu. Ancak AB`nin başından beri Türkiye`ye yaklaşımı ve sürecin fotoğrafı gün gibi ortada.
Aslında AB`nin Türkiye`yi başından beri içine almaya niyeti yok. Amacı Türkiye`yi, kapısında gezdirerek çıkarlarını sürdürmek, Türkiye`nin inanç ve ahlâk yapısını bozmak.
Türkiye de başından beri AB kapısında bir zillet tablosu sergiledi. Son yıllarda ve özellikle darbe ile beraber AB, Türkiye`ye karşı pozisyonunu açıktan düşmanlığa dönüştürdü. Son darbenin ve darbecilerin yanında ve arkasında yer alan AB, HDP`ye operasyonla beraber yaptığı açıklamalarla Türkiye`ye tehditler savurdu. İlişkileri koparma noktasına getirdi. Kendisini efendi gören AB, kendince Türkiye`ye müstemleke muamelesi yapıyor.
Bu manzara karşısında Türkiye`den tablo ile ilgili ilk kez AB`ye karşı izzetli bir çıkış geldi. Önce Cumhurbaşkanı AB`ye rest çekti ve yılsonundan sonra referandumu gündeme taşıdı. Sonra dışişleri sert tepki gösterdi. Rahatsızlıklar üst perdeden ve rest çekme tarzında olunca, AB işin ciddiyetini anladı.
Türkiye`ye karşı sürekli kuyruğu dik olan AB`nin kuyruğu düştü. Ardından sinsi manevralarla tansiyonu düşürecek, Türkiye`nin gönlünü alacak siyasi açıklamalar geldi. İngiltere, Macaristan, Almanya üst düzeyde demeçler verdi.
Demeçlerde Türkiye`nin, AB ülkeleri ve güvenliği için önemli bir ülke olduğu, ilişkileri koparmanın AB ülkelerine zarar vereceği vurgulandı.
Görünen o ki AB, FETÖ darbesine ve PKK`ya verdiği destek ile bükemediği bileği şimdilik öpüyor (görüntüsü veriyor.)
Türkiye`nin yakaladığı bu izzetli duruşu sürdürmesi lazım.
Türkiye AB`ye muhtaç değil, AB Türkiye`ye muhtaç.
Kaldı ki AB`nin, İngiltere`den sonra birkaç referandumluk bir ömrü kalmış. AB kapısında olan bir Türkiye`deki referandumdan çıkacak “HAYIR” sonucu, AB`nin sekerat sürecini hızlandıracaktır. Bütün korkuları bundandır.
Ve bir de tabi ki Türkiye`nin kapılarını açmasından korktukları mülteciler...
Cumhurbaşkanının Özbekistan ziyareti sonrası açıkladığı Şanghay Beşlisi`ne katılma iradesi, AB`ye yönelik siyasi bir hamle amacı taşımakla birlikte, gerçekleri görmenin işareti olarak da algılanmalı. Şanghay Beşlisi küresel dünyada, Türkiye`nin çıkarına olacak bir güç dengesidir. Türkiye`nin bu oluşum içinde olması Türkiye`yi zayıflatmaz, güçlendirir.
Tabi Türkiye için bunlardan daha önemli olan, D-8`in güçlendirilmesi ve dünyada bir güç dengesi haline getirilmesi. Türkiye bunun için çaba harcamalı.