Nereden başlayacağımı bilemiyorum.
Ve aslında ne yazacağımı da.
Çok şey var yazmak istediğim.
Elden gidene bakıyorum, bir de elde kalana.
Toplumun dününü göz önüne getiriyorum, bugününe bakıyorum, ister istemez yarınını düşünüyorum.
Dün ne idik, bugün ne olduk, yarın ne olacağız?
Açıkçası ürküyorum, korkuyorum.
Hayatımıza yön veren kişiliklere bakıyorum, onların idaresindeki gelişmelere ve de sebep oldukları değişimlere ve dönüşümlere...
İnsanı mutsuz eden ve insanın ümidini kıran o kadar şey var ki...
Acaba insan konuştuğu için mi insandır veya akıl sahibi olduğu için mi? Veya farklı bedensel şekliyle mi?
İnsanlık, insanların neyine tekabul ediyor bugün?
İnanç, ahlak ve insani değerlerimiz nerde?
Toplumun mimarları yöneticiler, siyasetçiler, gazeteci ve televizyoncular ne durumda?
O kadar çok rahatsız edici sorular ve düşünceler var ki...
Deprem uzmanı birkaç ilde deprem olacağı uyarısında bulundu. Evet, insanların deprem yaşaması korkunçtur ama daha korkuncu, insanlığın zelzele geçirmesidir. Değerlerini yitiren bir insanlık, en şiddetlisinden zelzele geçiriyordur. Sözün değeri kalmadı, doğruluk/dürüstlük mumla aranır oldu, ahlak yerlerde sürünüyor ve temelleri değerler olan insanlık binası sarsılıyor.
İnsanlığa bu zelzeleyi kim yaşatıyor?
Birincisi devlet, ikincisi PKK.
Devlet genel olarak Türkiye toplumunda değer bırakmadı; PKK de özel olarak Kürtler arasında. Bu konuda çoğunluk medya da iki tarafa çalışıyor.
Ahlaksızlık, inançsızlık yanında doksan yılın devleti hep zulüm üretti. Adaleti önceleyen Ak Parti hükümetinden beklenen, devleti değerler temelinde dönüştürmek iken, kendisi “kutsal devlet” temelli dönüşüm yaşadı.
Malesef milyarları, milyonları israf eden, servete dönüştüren kadroların idaresinde de adalet özürlü devlet çarpık işlemeye devam ediyor.
Ancak zayıfa, güçsüze, küçüğe, sahipsize diş geçiriyor bu devlet. Bunlar söz konusu olunca adaleti hatırlıyor.
Bakın en son 23 yaşındaki bir üniversiteliyi 3 liradan dolayı cezalandırmış ve üç aydır cezaevine koymuş, daha dört yıl yatacak bu genç. Bundan 9 yıl önce 14 yaşındayken bir çocuktan gasp edilen 3 liranın davasını bu adil devlet(!) yerde bırakmamış, aradan dokuz yıl geçmiş ve davacı şikayetinden vazgeçmiş olsa da davayı sonuçlandırmış.
Hatırlayın, geçen yıl metroya biletsiz binmek isteyen üç yabancıyı geçirttiği için İstanbul Büyükşehir Belediyesi`ni 4,90 kuruş zarara uğrattığı gerekçesi ile bir güvenlik görevlisi hakkında da 7 yıl hapis cezası istemi ile dava açılmıştı. Var mı öyle üç kuruşa beş köfte! Bu adil devlet(!) kuruşun hesabını görür ve yıllar geçse de cezasını verir. Öyle bakmayın siz milyonları, milyarları götürenlerin; binleri, onbinleri öldüren, darbe yapan, Jitemvari, Ergenekonvari yapılanmalarla devlet terörü işleyenlerin dışarıda oluşlarına. Her şey küçükten başlar, küçük küçük büyür her şey. Devlet de öyle yapıyor. Bakın bu küçüklerde sağlanan adalet, büyüklere korku salan adil devletin ayak sesleridir. Korkun ve titreyin: “Ya devlet başa ya kuzgun leşe!”
Değerleri alt üst eden bir devlet vardı, şimdi onunla bu konuda yarışan bir örgüt (PKK) ve onun bağlantıları da var. Devletin bütün baskı ve politikalarına rağmen Kürtler dindarlıkları ve insani değerleri ile anılırdı. Devletin doksan yıllık baskısı altında Kürtler bu değerlerini korudu ama son on yılda Kürtler kendi içinden çıkan örgüt (PKK) ve parti (en son ismi ile HDP) elinde bütün değerlerini kaybetmeye başladı.
Her türlü yalan, iftira, baskı, tehdit, saldırı ve vahşeti meşru görüp kullanan PKK/HDP, hızla Kürtlerin sahip olduğu değerleri yıkıyor. Kürtler kişilik kaybediyor. Tepesindeki siyasetçisi dürüst olmayan bir kitle kişilik kazanabilir mi?
HDP eşbaşkanı Demirtaş; “Davutoğlu Seyid Rıza`nın heykeli önünde diz çöküp özür dilemelidir” demiş.
Halbuki Dersim`de binlerce insanı katleden ve oğlu ile birlikte Seyid Rıza`yı asan Atatürk`tü. Peki HDP eşbaşkanı değil miydi; sokağa davet ettiği azgın kitlenin katlettiği onlarca Kürt insanının canını, yakılan evlerini, işyerlerini, araçlarını, savaş alanına dönen sokaklarını görmeyip, yıkılan Atatürk büstü/heykeli için özür dileyen ve tepki gösteren! Davutoğlu`nu Seyid Rıza`nın heykeli önünde diz çökmeye ve özre davet et, kendin Seyid Rıza ve binlerce Dersimli`nin katlinden sorumlu Atatürk`ün heykeli için özür dile! Böyle kişiliksiz bir siyasetin başını çektiği kitlede herhangi bir değer kalır mı? Ve Kürtler arasında değerleri yıkan PKK/HDP`nin kuracağı bir devletin değeri olur mu?