Sait Şahin

Derin hesaplar

03.10.2014 08:52:00 / Sait Şahin

Yazıyı yazarken tezkere daha TBMM`den geçmemişti, siz okurken muhtemelen tezkere TBMM`de kabul edilmiş olacak. Meclis tablosu onu gösteriyor. Meclisi oluşturan partiler tezkere meclise gelmeden kararlarını açıkladı. Ak Parti ve MHP tezkereye destek vereceklerini, HDP ve CHP ise karşı oy kullanacaklarını açıkladı. Partilerin aldığı karar doğrultusunda hareket edilirse tezkere Meclis`ten rahat geçer.

Bu konuda bir sürpriz yaşanır mı?

Tezkerenin kabul edilmemesi yönündeki bir sürpriz, zayıf da olsa ihtimal dâhilinde elbet. Hatırlayın 1 Mart tezkeresi olarak tarihe geçen 2003`teki tezkere de ABD`nin isteği üzerine Meclis`e getirilmiş ve Erdoğan istemesine rağmen Meclis`te reddedilmişti. Ak Parti oylamada 97 fire vermişti. Gönül ister ki bugün de aynı manzara yaşansın. Çünkü ne olursa olsun coğrafyanın bütün sorunlarının sebebi olan ABD`nin başını çektiği ve İslam coğrafyasına askeri saldırı düzenleyen bir koalisyon içinde Türkiye`nin yer almasını doğru bulmuyoruz.

Türkiye`nin ABD`li bir koalisyon içinde yer alması coğrafya içi düşmanlıkların ve çatışmaların derinleşmesi ve yayılması demektir.

ABD`nin amacı bölgeye huzur getirmek değil, IŞİD`i bahane edip kendi emellerine ulaşmaktır. Saddam da bir bahane idi. Sonuçta Irak`ın geldiği nokta ortadadır. Denilebilir ki şu anda Suriye zaten Irak`tan beter. Doğru ama ABD ve öncülük ettiği Batı, Suriye`yi bu hale getiren savaşta dolaylı olarak yer aldı ve Suriye`nin bu hale gelmesini istedi. Her neyse bu yönü ile mesele uzun ancak sözün özü; şeytanın birbirine düşürüp savaştırdığı aileler arasındaki kan davasını çözmek için şeytanın öncülük ettiği şer cephesine başvurmak ve onunla beraber hareket etmek ne kadar doğru ise, bu konuda da ABD`nin öncülüğüne başvurmak ve onunla hareket etmek o kadar doğrudur.

Tezkere konusunda HDP`nin tavrının da sorgulanması gerekir. IŞİD`e karşı PKK`ye ağır silahlar verilmesini isteyen HDP, söz konusu bilfiil Türkiye`nin müdahalesi olunca buna karşı çıkıyor. Örgütsel çıkarlarını ön planda tutuyor ve Kürtlerin mazlumiyetini bir anda rafa kaldırabiliyor. Hâlbuki iddia ettikleri gibi gerçekten de Kürtlerin IŞİD`den kurtarılması olsa amaçları, herkesten önce tezkereye destek verirlerdi. Ama amaçları Kürtleri IŞİD`den kurtarmak veya IŞİD`e karşı korumak değil, Kürtler üzerinde hâkim olmaktır. Hatta daha da ilerisini söyleyeyim: PYD/YPG/PKK/HDP bileşenli zihniyet, Kürtlerin daha fazla mağdur olmasını istiyor.

Kobani`den göç eden yüz binin üzerindeki Kürt`ün sığındığı sınır boylarına yardım götürün bakalım ne ile karşılaşacaksınız. Ki gidinler bunları yaşıyor, PKK militanları kendilerine yakın halkı da kışkırtarak yardım için gelen Müslüman STK`ların üzerine salıyor. STK temsilcilerini tehdit ediyor ve elindeki yardım malzemelerini kendi eli ile dağıtmak istiyor daha doğrusu el koymak istiyor, dağıtıp dağıtmayacağı da malum değil. Göç eden Kürtlerin sorunlarını yerinde tespit edip, onları dinlemek ve onlara yardım etmek isteyen parti yöneticilerinin halkla temas kurmamaları için her türlü zorbalığa başvuruyorlar. Bu teması sağlayabilenlere de farklı taktikler geliştiriyorlar; kamplardaki ve halk içindeki adamlarını yönlendirip, hiçbir sıkıntının olmadığını, PKK`nin bütün ihtiyaçlarını karşıladığını ve kimseye ihtiyaçları olmadığını söyletiyorlar. Görünürde bunu halk söylüyor ama hakikatte bunu PKK söylettiriyor. Hal böyle olunca da mazlum Kürt halkı, PKK korkusundan gelenlere derdini de açamıyor.

PKK/HDP istese tek başlarına sığınmacı olarak gelen Kürtlere sahip çıkabilir. Belediyelerin imkânlarını seferber etse yeter ama PKK bunu yapmıyor ve yapmak isteyenlere de yaptırmıyor. Bununla birlikte yalan üzerine propaganda ile özellikle İslami STK`lar aleyhinde algı oluşturuyor, kimse Kürtlere sahip çıkmıyor diye. PKK/HDP, bu strateji ile neyi amaçlıyor ve nereye varmak istiyor?

PKK`nin amacı mazlum Kürt halkının mağduriyetini daha da artırmak, bunun üzerinden “IŞİD, sizi bu hale soktu ve İslami STK`lar da sizi sahipsiz bıraktı” algısı oluşturup Kürtleri İslam`a düşman kılmak. Bununla birlikte dövülmüş Kürt halkının ulus damarını kendi hâkimiyeti altında kavileştirmek. Kürtler ne kadar mağdur olursa o kadar ulusçuluk damarları kavileşir mantığı var ve hele bir de buna “örtük sebep” İslam olduğu algısı yerleştirilirse, PKK amacına ulaşmış olacak. Bu arada Kürtler ölmüş, kalmış, mağdur olmuş, rahat etmiş PKK/HDP`nin umurunda değil. Şu bir gerçek ki, Kobani halkı tek başına IŞİD`in değil, aynı zamanda PKK`nin de mağdurudur.
 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar