Sait Şahin

Kaybetmedik, kazanımlarımızla yola devam…

04.04.2014 10:16:00 / Sait Şahin

Bilgin bir şahsın şu manada bir sözünü okuduğumu hatırlıyorum: “Hayatta karşılaşabilceğin en kötü durum nedir, onu düşün ve ona hazırlıklı ol. En kötü duruma hazırlıklı olursan, ondan aşağı derecede olan kötü durumlar seni etkilemez, çünkü sen en kötüsüne hazırlıklısındır.”

İnsanı yıkan hayal kırıklıkları, insanın hesabını yapmadığı ve hazırlıklı olmadığı olumsuzluklarla karşılaşmasıdır.

Yeni kurulmuş bir parti olarak ilk seçim tecrübemizi yaşadık. Sandıktan beklediğimiz sonuçları almadık. Bu, kısa bir şok etkisi yaptı ve hayal kırıklığı oluşturdu. Çünkü genel olarak çıtayı yüksek tuttuk ve bazı yerlerin belediyelerini kazanmaya dair umudumuz vardı. Bu yönde oluşan yüksek beklenti karşılık bulmadı.

Seçime dair oluşan yüksek beklentinin sebeplerinden biri halkın genel teveccühü idi. Seçim çalışmaları kapsamında kardeşlerimiz olumlu karşılandı, ilgi gördü, desteklendi. Zorlanmadığı halde söz verenler, istenmediği halde talakları üzerine yemin edenler…

Halkın tevecühünün sandığa yansımadığı tecrübesini yaşamış olduk ilk seçimde.

Teveccüh gösterip, söz veren, yemin edenler neden oy vermedi dersek; bunu anlamak için sahada olmak lazımdı. Pazartesi günkü yazımda da değindiğim için tekrar etmek istemiyorum. Ancak seçime girdiğimiz yerlerde sahada olan herkes biliyor ki, bu normal bir seçim değil, vaatlerin, tehditlerin, meşru olmayan fiili hallerin yaşandığı bir seçim. Daha doğrusu bu bir seçim değil, gayr-ı meşru yollarla kendini seçtirme işlemi. İşin kötüsü; büyük bir çoğunluk halkın bunu siyasetin doğal halleri olarak kanıksaması.  

Biz bu alanda niye beklediğimiz sonuçları alamadık dersek; en basitinden biz yalan söyleyemedik, işe alım listeleri oluşturup seni veya çocuğunu işe alacağız diyemedik, burayı kazanamazsak ilçenizi yakarız tehditleri savurmadık (ki geçmişte yakmış oldukları, yakacaklarının garantisiydi ve bu korkuyu yaşayan bir halk var), zorla açıktan oy kullandırmadık, para dağıtmadık…

Bizden kaynaklı eksiklikler yok mu? Elbette vardır ve biz bunu kendi içimizde değerlendiriyoruz, özeleştiri yapıyoruz. Kardeşlerden değerlendirme raporları alıyoruz. Ancak sahayı ve tabloyu iyi görmek lazım.

Bizim bütün eksikliklerimizi üst üste koysak da bu şartlarda sonuca katkısı açısından değişen çok cüzi bir şey olurdu herhalde. Kaldı ki sonuçların başarısızlığına dair gelen değerlendirmelere bakıyorum, bir birinin zıddı çok ilginç değerlendirmeler var: Bir kısım, Kürdistani vurgularımızın zayıflığını sebep gösteriyor, diğer bir kısmı da ümmet anlayışının yanına Kürdistani vurgular koyuşumuzu sebep gösteriyor. Bir kısım, BDP/PKK`nin saldırılarına cevap vermeyişimizi ve yumuşak tavrımızı sebep gösteriyor, diğer bir kısım da BDP/PKK`ye karşı sert tavrımızı sebep gösteriyor, diğer bir kısmı da Ak Parti sempatizanı oluşumuzu sebep gösteriyor… Garip değil mi?

Aslında herkes durduğu yerden ve de bizi görmek istediği yerden bakıyor meseleye ve sonuçlara.

Biz nerdeyiz, ne yapmalıyız?

Değerlendirmelerden istifade edip, eksikliklerimizi gidermeliyiz. Ancak istikamet üzerine meşru dairede kalmalıyız. Varsa yoksa seçim sonuçları, halkın oyları dersek, o sürekli şikayet ettiğimiz kirli siyasette kirleniriz ve geçmişin kötü örnekleri gibi kendimiz olmaktan çıkarız.

Halbuki biz parti kurarken şehir şehir, ilçe ilçe dolaştık ve siyasetin, partinin; halka ulaşmada, İslami ve insani değerleri yeniden ihya etmede, kendimizi ifade etmemizde, kirli algıları temizlemede, insanları doğruya ulaştırmada, idare makamları üzerinde söz sahibi olmada ve idare makamları üzerinden hizmette, adaleti tesis etmede bir araç olduğunu ifade ettik. Hatta inancımız gereği şunu söyledik: “Seçimleri kazanmasak da bu çalışmalarımızla bir kişinin hidayetine (doğruyu bulmasına) vesile olsak, bu bize yeter. Yaptığımız bütün masraflar ve bütün çalışmalar buna değer!”

Şimdi biz bunları söylerken şaka mı yaptık, yalan mı söyledik, iş olsun diye dil ucuyla söylediğimiz şeyler miydi bunlar?

Elhamdulillah sadece Palu ve Kovancılar`da onlarca kişi biliyorum bu süreçte kalbine dokunduğumuz, iman aşıladığımız, İslami ve insani bilinç kazandırdığımız, uyuşturucu kullanırken namazla, ahlakla tanıştırdığımız… Hatta öyle ki, seçim sonuçları açıklanırken bunlar üzüntüden ağlıyor, biz onları teskin ediyorduk.

Seçimin bizim açımızdan iki yönü vardı: Seçim öncesi çalışmalar ve seçim sonuçları. Düşünüyorum da seçimi kazanmak adına yapılması gereken meşru her şeyi imkanları ve takatleri zorlayarak yaptık. Bu konuda kimse çıkıp ciddi manada şu eksik kaldı diyemiyor. Üslup ve kullanılan argümanlarda eksiklik olabilir (inşaallah zamanla bunlar da olgunlaşır) ama bunlarda eksiklik olmasaydı da mevcut şartlarda sonuca çok ciddi etkisi olacağını zannetmiyorum.

Rahat olalım, elhamdulillah kazandığımız çok şey var, kazanamadığımız bir seçim, pardon gayr-ı meşru yollarla kendini seçtirme var ama kaybettiğimiz bir şey yok. Aksini iddia eden varsa eline bir A-4 alsın ve ortadan dikey bir çizgi çeksin, bir tarafa 2013`te sahip olmayıp şu anda kazandıklarımız, diğer tarafa da 2013`te sahip olup da şu anda kaybettiklerimiz diye yazsın. Emin olun sahip olmayıp da kazandıklarımız kısmının altı dolacak ama diğer kısma yazılacak bir tek şey dahi bulunamayacaktır. Bu yüzden biz bir şey kaybetmedik ama çok şey kazandık.

Rahat olalım, hakkımızda hayırlı olan buymuş deyip, kazanımlarımızın altını dolduralım. Peygamberlerin de dahil, mücadele hayatı olumlu olumsuz neticelerle doludur. Buna alışmak ve şartların şekillendirdiği değil, olması gereken ve şartları şekillendiren insan olmak lazım. Mücadeleye devam.

Nerede kalmıştık?

NOT: Seçim sonuçları üzerinden iyi niyetli eleştiri ve tavsiyelerde bulunanlardan istifade etmekle beraber, puslu havayı fırsat bilen kurtlara dikkat! Buradan bize bir fitne çıkar mı diye didiniyorlar. Bunlara diyeceğim şu ki; başka kapıya. Bu camia çok daha kötü şartlarda küllerinden dirildi.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar