Sait Şahin

Tunus İzlenimleri

11.01.2013 15:31:00 / Sait Şahin
Hilal TV`de yayınlanan "Ulustan Ümmete" programının yapımcısı Hamza Türkmen`in öncülük ettiği, farklı İslami kesim ve STK`lardan temsilcilerin, yazar, akademisyen ve gazetecilerin yer aldığı, 45 kişilik bir grupla üç günlük bir gezi programı çerçevesinde Tunus`a gittik. Gezi çerçevesinde faydalı görüşmelerimiz ve gözlemlerimiz oldu.

İslam dünyasının Arap coğrafyasında, Tunus`un fitilini ateşlediği devrimsel gelişmeler oldu ve oluyor. Bu devrimlerin öncesi, devrimlerin rengi, devrim hareketlerinin öncüleri ve sembol isimleri ile devrimler sonrası... Bütün bunlar hakkında isabetli-isabetsiz çok şeyler yazılıyor, söyleniyor.

Hâlbuki olaylar, mekânlar ve şahıslar üzerine isabetli ve doğru değerlendirmeler yapabilmek için birebir görmek ve görüşmek gerekir. Tunus gezisi bu açıdan önemliydi. Fransa`nın yıllarca sömürdüğü Tunus, Burgiba ve Bin Ali dönemlerinde maddi ve manevi olarak enkaza dönüşmüş. Halk, yaşadığı baskılar neticesinde pek çok değerlerini kaybetmiş. Ülkenin madden ve manen kalkınması için uzun bir zamana ihtiyacı var. Gannuşi, bu zaman dilimini 10 yıl olarak tayin etti. Her şeyden önce Tunus`un sükûnet ve istikrar bulması lazım. Devrim karşıtlarının çabaları ve halkın yüksek beklentileri Tunus`u ıslah ve inşa etmek isteyenlerin en ciddi engelleri.

Devrim öncesi Tunus İslam`ının önde gelen siması ve devrim sonrası Tunus`unun en etkin ismi olan Raşit El-Gannuşi bu durumu ilginç bir şekilde izah etti: "Halk, 50 yılda kendilerinden alınmış olan şeyleri bizden bir günde istiyor. Biz halka sabredin diyoruz. Onlar da `biz sabırdan öldük` diyorlar. Ben de onlara diyorum ki, sarsıntılar (devrim karşıtı gösterileri kast ediyor) geçiren bir yerde bina inşa edilmez ki!" Burada şunu da ifade etmekte fayda var; Tunus devriminin rengi koyu İslam değildir. Tunus içinden, dışından böyle bakanlar, yanlış değerlendirmelerde ve beklentilerde bulunuyorlar. Tunus Devrimi`nde solcular da çok etkin rol oynamış. Öyle ki, sandık onları şok etmiş ve "devrimi sandıkta İslamcılar çaldı" tahammülsüzlüğünde bulunuyorlar.

Devrim öncesi Tunus`ta çok acılar yaşanmış, bu acıların bazılarını dinlerken ne kadar birbirimize benzediğimiz duygularını yaşadım. Leman El-Hüseyni adında bir yönetmen Muhtefiyyun (Saklananlar) isimli bir film çevirmiş. Filmde Bin Ali döneminin zulmünden dolayı evlerinde gizli girişli bölmeler yapıp, 20 yıl boyunca burada saklanan ve çocuklarının büyümesine buradan şahit olan dört kişinin hayat hikâyesini işlemiş. İlginç tarafı bu dört kişiyi eğitip, filmi onlarla çevirmiş.
Nahda, Tunus`un bu gerçeklerine binaen, sol ve liberal kanatla birlikte üçlü koalisyon kurma yoluna gitmiş ve sonrasında genel uzlaşmacı bir metotla hareket ediyor. Zalim zorba bir diktatöre karşı verilen mücadeledeki Gannuşi`nin dili ile devrim sonrası Tunus`un başına geçen ve farklı unsurları içinde barındıran Tunus gerçekleriyle karşılaşan Gannuşi`nin dilindeki farklılaşma kendini gösteriyor. Bunu hikmet dairesinde değerlendirmek lazım. Hz Musa`nın metodu ile Hz. Yusuf`un metodunun farklılığı gibi. Ancak Ak Parti örneğinde olduğu gibi pratiğe mahkûm olup, tavizlerle (İslami manada) yozlaşan bir toplum ve idare de oluşturmamak lazım. Her ne kadar devrim öncesi teşkilatlanma fırsatı bulmamış olsa da Nahda`nın cemaatsel yapısı ve Gannuşi`nin bir lider olarak hükümette bulunmama avantajları, Ak Parti`den ayrıştığı noktalar.

Gannuşi, Tunus`un yakın tarihini Türkiye`deki gelişmeler ile paralel olarak anlatırken önemli bazı şeylere vurgu yaptı. Ancak sorular kısmında tercümede aktarılamadığından cevapsız kalan Adnan İnanç`ın bir sorusu var ki, çok şeyler ifade ediyordu: "Üç yıl önce sizinle bir araya gelmiştik. Orada bulunanlardan biri, size `geçen gün Tunus`a gittim` deyince, siz `oralar bizi hatırlıyorlar mı?` diye karşılık vermiştiniz. Üç yıl sonrasında ise, siz ülkenizin başındasınız. Duygularınızı öğrenebilir miyim, devrimi tahmin ediyor muydunuz?" (Kudret-i ilahi işte böyle bir şey...)

Şu şekilde bu şekilde, Allah devrimlerle Müslümanlara büyük fırsatlar verdi. Müslümanların bu kazanımları iyi değerlenmesi ve İslam dışı unsurlara kaptırmaması gerekir. Bunun için de en büyük sorumluluk Nahda`ya düşüyor. Nahda, İslami kesimlerin dışındakilerle uzlaşma amaçlı beraber hareket ederken, İslami kesimleri kaybetmemeli. Sürece müdahil olarak bir şekilde onlarla ilişkiler geliştirmeli. Çünkü önümüzdeki yaz aylarında seçimler var ve bu seçimlerde Libya`da olduğu gibi Ulusal Güçler İttifakı şeklinde bir birleşme Tunus`ta da yaşanabilir.

Bu tehlikeli öngörüyü Tunus`ta kurulmuş olan iki selefi partiden biri olan Islah Cephesi`nin başındaki Muhammed Khoja (Hoca)`ya sordum, böyle bir durumda ne yaparsınız dedim. "Her ne kadar şimdiye değin Nahda`ya uzattığımız eller boşta kalmış olsa da böyle bir durumda elbette ki Nahda`nın yanında yer alır ve destekleriz" dedi. Genel olarak da yaklaşımlarını müspet gördüm.

Yeni kurulmuş olan Hizbu`t -Tahrir Partisini de ziyaret edip süreçle ilgili değerlendirmelerini aldık. Gezi ile ilgili paylaşılacak çok şey vardı ve izlenimlerimi daha geniş gezi yazısı şeklinde sizlerle paylaşmak istiyordum. Dönüşteki yoğunluğumdan dolayı ancak köşe yazısı olarak yetiştirebildim.

İslam coğrafyasına İslam`ın hakim olması ve ulustan ümmete duası ile...

Not: Bir başlangıç olarak ülke içi ve dışı ulustan ümmete amaçlı bu gezinin organizesini yapan başta Hamza Türkmen olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürler. İnşallah hayırlara vesile olur.
 
Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar