Bu fitne çağının ortasında, ateşten gömlek giymenin bedenleri cayır cayır yaktığı bir ahir zaman gerçekliğini yaşarken; günahlarla kararan, cehaletle kuruyan, isyanlarla yoğrulan, inkârla manen ölen gönülleri, imanla buluşturup ab-ı hayat içirerek hidayet nuruyla ayağa kaldıran, Hızır aleyhisselam gibi bastığı yerleri gül bahçesine çeviren Genç Kardeşim, melekler imreniyorlar sana, biliyor musun?
Akranların oyunda, oynaştayken sen ilim meclislerinde, Kur’an halkalarında, İslami sohbetlerde ahiret için azık biriktirme telaşındasın. Camileri mesken, Kur’an’ı yoldaş, Peygamber’i (sav) önder, sahabe-i kiramı örnek edinerek imana susamışları Allah’a çağırmak için sokak sokak dolaşıp rıza-i İlahi için ayaklarına kara sular inerken bir insanın hidayetine vesile olmanın, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha değerli ve hayırlı olduğunu biliyor musun kardeşim?
Günahın ve haramların bir tıklama mesafesi kadar yakın olduğu, iffet ve hayâ perdesinin paramparça edildiği, fuhşiyatın aleni bir hal aldığı, Lut Kavminin işlediği mel’anetlerin çok daha fazlasının yapıldığı ve yapanların utanmadan toplum içine çıktığı, cinsiyetsiz bir topluma doğru adım adım gidildiği bir çağın genci olarak takvayı, edep ve ahlakı, hayâyı, kulluğu bayraklaştırırken Rabbinin seni meleklere karşı nasıl övdüğünü biliyor musun kardeşim?
İnsanlar adım adım Allah’tan uzaklaşıp şeytanın adımlarını takip etmede yarış halindeyken, bilinçten yoksun bir şekilde cennetten kaçıp cehenneme doğru koşarken, Allah’ı bırakıp sahte ilahların peşinde esfele’s-safilin derekelerine yuvarlanırken, insanları Allah’a davet etmenden, salih ameller işlemenden ve göğsünü gererek “Ben Müslümanlardanım” diye ilan etmenden daha güzel sözlü kimsenin olmadığını biliyor musun kardeşim?
Zamanımızın gençleri Allah’ı unuttular, Peygamber’i (sav) terk ettiler, Kur’an’dan yüz çevirdiler; sahte ilahlardan, sahte peygamberlerden medet ummaya, çer-çöp mesabesindeki fikir ve ideolojileri baş tacı etmeye, şeytanın süslediği ışıltılı hayatın sarhoş edici büyüsüne kapılmaya, nefislerinin doymak bilmeyen, tatmin olmayan arzularının peşinde dur durak bilmeden koşmaya başladılar. Böylelikle insanlık mertebesinden düştükçe düştüler, alçaldıkça alçaldılar, basitleştikçe basitleştiler, cehalette sınır tanımadılar, hayvanlardan daha aşağı indiklerini anlayamadılar. Sen ey imanlı kardeşim! Karların altından başını uzatan kardelen misali bu çağın baharını müjdeleyecek olan sensin. Emsallerin Allah’tan uzaklaşırken özgürleştiklerini sanıyorken, Allah’a kul olmanın ve bu kulluğun bir gereği olarak alnını secdelere öptürmenin seni ne kadar özgürleştirdiğini, seni ne kadar büyüttüğünü biliyor musun kardeşim?
Zaman seni gözlüyor Genç Kardeşim, zaman seni çağırıyor, zaman sana muhtaç! İçi boşaltılan kavramlara anlamını geri kazandıracak olan sensin, insanlığa yeniden ruh üfleyecek, Peygamber’in (sav) çağrısını gönüllere nakşedecek, Kur’an iklimini toplumlara bir kez daha yaşatacak olan sensin. Bir meşale gibi karanlığı aydınlatarak insanları sahil-i selamete çıkaracak olan sensin. Hikmetle ve güzel öğütle insanları hidayete çağırarak beldeleri Yesrib olmaktan çıkarıp Medine’ye dönüştürme görevini yerine getirdiğinde Mus’ab’a ne kadar benzediğini biliyor musun kardeşim?
Mal-mülk, makam-mevki, para-pul değil, kulluktur senin en büyük rütbe ve nişanın. Kulluğunu yerine getirirken şeytan ve dostlarından her zaman düşmanlık göreceğini bilmelisin. Seni öldürmekle, zindanla, yurdundan çıkarmakla korkutacaklar. Sen de İbn-i Teymiye gibi; “Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir. Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir" dediğinde, cennetin seni ne kadar özleyeceğini biliyor musun kardeşim?
Ey zamanın Ali’si, Zübeyr’i, Mus’ab’ı Genç Kardeşim! Allah’ın dininin gençlerin omuzlarında yükseldiğini, İslam’a hizmet etmekten daha ulvi bir görev olmadığını ve Allah için yaşayıp Allah için ölmenin Allah katındaki sınırsız mükâfatını biliyor musun kardeşim?