Çok garip bir süreci yaşıyoruz. İslam ülkeleri olarak belki de hiçbir dönem bu kadar aciz bir durumda kalmamıştık. Siyonistler, Batılıların desteğini alarak topyekûn bir savaş yürütüyor. Bir yıla yakındır Filistin’de mazlumları katletmeye devam ediyor, Gazze’de bombalanmamış bir yaşam alanı bırakmadı. 41 binden fazla masum bir yılda katledildi, hala da katlediliyor. Siyonist barbarlar hiçbir kuralı tanımadan, hiçbir kutsalı dikkate almadan direkt katletmek üzere planlar yapıyor.
Bugüne değin işgalcileri durduracak bir girişimde bulunulamadı. Ne Birleşmiş Milletler ne İslam işbirliği Teşkilatı ne de başka bir kuruluş. Hiçbir uluslararası güç israil’e geri adım attırmadı. İnsan haklarından, medeniyetten söz edildiği zaman mangalda kül bırakmayan ABD ve Avrupa ülkeleri zaten tarafını ilk günden belli etmiş ve ayrıca tüm imkânlarıyla da desteklerini vermişti.
Beklenti İslam ülkelerindendi. Ne olursa olsun, İslam ülkeleri işgalcilere karşı kendine yakışacak girişimlerde ve çeşitli yaptırımlarda bulunmalıydı. Ama maalesef ki hiçbir şey olmadı, mutlak sonuç getirecek girişimlerde bulunulamadı. İslam İşbirliği Teşkilatı’nı teşkil eden 57 İslam ülkesi bir yıldır Gazze’de yaşanan insanlık ayıbına karşı yardım tırlarını bile hareket ettiremedi. Ancak toplantı yaptılar, toplantılardan sonra kınama ve sonrasında da sözde aile fotoğrafı çektiler.
İslam ülkelerinin Gazze konusunda işlevsel olamaması işgalci siyonistlere güç verdi, işgalcilerin daha da barbarlaşmasına ve saldırganlaşmasına olanak tanıdı. İşgalci katiller, tarihin en büyük soykırımını işlemelerine, her gün dünyanın gözü önünde sivil katliamı gerçekleştirmelerine rağmen maalesef ki şu anda egemen güçler onları terörist ya da katil olarak görmüyor. Hiçbir kural tanımadan bir yıl boyunca aralıksız sivil katliamı yapan aşağılık bir çeteye karşı ses çıkarmayan, bu aşağılık çetenin yaptığı katliamlara destek veren bir sistemin devamlılığından kim söz edebilir? Ne olursa olsun mevcut sistemin yerine, gerçek adaleti merkeze alan bir sistemin inşa edilmesi gerekmektedir.
İşgalci nazilerin amacı bir bütün olarak Müslümanları ortadan kaldırmak ya da kendi boyunduruğu altında bulunan satılmış yöneticileri halkları Müslüman olan ülkelerin başına getirmek. Filistin, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen fark etmeksizin her tarafa müdahale etmelerinin sebebi budur. Tüm imkânlarıyla saldırmaya, emellerine ulaşmaya devam edeceklerdir. Hedeflerine ulaşmak için de savaşı farklı boyutlara taşıyacakları muhakkaktır. İki gün üst üste Lübnan’da Hizbullah mensuplarına ait iletişim araçlarına ağır teknolojik saldırılar düzenlemeleri ve bu iletişim araçlarını infilak ettirmeleri, söz konusu mezkûr sinsi ve alçak düşüncelerini uygulamaya koyduklarının göstergesidir.
Hiçbir kural tanımayan işgalci barbar israil, Lübnan’a yönelik saldırıları farklı bir boyuta taşıyarak kendi politikalarına karşı olan bütün ülkelere ve hareketlere bir mesaj vermiş oldu. Üst düzey teknolojilerden faydalanarak düşman gördüğü ülkelere karşı savaşı dijital mecraya çeken işgalci israil’in bundan sonra da durmayacağı tahmin ediliyor.
İletişim araçlarını bir silaha dönüştüren ve sinsi ve alçakça yöntemler uyguladıkları son saldırılarla gerçek yüzünü gösteren israil’i durduracak güç, İslam ülkelerinin vahdeti ve özellikle de siyonist ve emperyalist şer odaklarına karşı duruş sergileme potansiyeline sahip ülkelerin teknolojik ve dijital anlamda güçlenip Amerikan ve israil menşeli malların yerine yerli cihazlar üretmeleridir.
İsrail ve Amerikan’ın güçlü ve etkin olduğu ve uluslararası anlamda küresel sistemi ellerinde bulundurdukları bir dünyada rahatça nefes almak ve güvende olmak güç bir hale gelmiştir. Güvenli ve savaşsız bir dünya için israil ve Amerika hegemonyasından kurtulmak insanlık ailesi için şart olmuştur.