Gazze, ümmete iman pompalayan mübarek şehir.
Gazze, uzun zamandır siyonist saldırılara karşı onurlu bir direniş ortaya koyan kutlu belde.
Gazze, işgalci rejimin yıkıcı saldırılarına rağmen yıkılmayan ve ayakta durma mücadelesi veren aziz kent.
Gazze, dünyanın başına bela olan siyonizmin işgalci, emperyalizmin ise yayılmacı politikalarına karşı insanlık ailesinin kurtuluşu için savaşan ve bedel ödeyen coğrafya.
Gazze, dünyanın güçlü devletlerinin sınırsız desteğini alan işgalci düşmana büyük acılar yaşatan mücahitleri bağrından çıkaran mektep.
Duruşu, direnişi, örnekliği, sabrı ve kararlığıyla kalbi oldu ümmetin Gazze.
Gazze, mazlumların, mahrumların, mustazafların beldesi.
Gazze, şehidlerin, şahidlerin, kutlu davanın geleceği için serdengeçti olan yiğitlerin diyarı.
Gazze, ümmetin yüz akı mücahitlerin merkezi.
Gazze, insanlığın imtihanı.
Gazze, dünya için bir sınav kâğıdı.
Gazze, ortaya koyduğu istikametle bir öğretmen oldu bütün Müslümanlar için.
Direnişin nasıl olması gerektiğini gösteren bir rehber oldu tüm iman sahibi müminler için.
Gazze örnek oldu, Gazze öncü oldu, Gazze öğretici bir eğitmen oldu.
Unutulmaz bir tufana imza atan Ebu Ubeydelerin, Yahya Sinvarların, Muhammed Deiflerin kahraman arkadaşlarının canları pahasına savaştığı bir şehirdir Gazze.
Kahraman mücahitler Gazze’nin düşmemesi için kısıtlı imkânlarını sonuna kadar kullanmaya gayretliler.
Yemin etmişler durmadan savaşmaya.
Ahd etmişler siyonizmin soyunu kurutmaya.
Söz vermişler Kudüs, Mescid-i Aksa ve vatanları için aralıksız mücadele etmeye.
Kararları net, hedefleri belli; YA ZAFER YA ŞEHADET!
Onlar biliyor ki;
Gazze düşerse, ümmet düşecek.
Gazze düşerse, Müslümanlar kaybedecek.
Gazze düşerse, insanlık siyonizme teslim olacak.
Evet, bundan sebep Gazze’nin düşmemesi gerek.
Gazze’nin işgalden kurtulması ve özgür olması gerek.
Gazze özgür değilse, insanlık tutsaktır.
Gazze’nin özgürlüğü, siyonizm zihniyetinin yok edilmesiyle mümkündür.
Kalbinde iman bulunan, yüreğinde vicdan olan herkesin Gazze’de siyonist işgalcilerin alçakça saldırı ve katliamlarına karşı sesini yükseltmesi, safını belirlemesi gerek.
Niçin mi?
Çünkü işgalci katiller; çocukları katlediyorlar, kadınları öldürüyorlar, camileri, üniversiteleri, hastaneleri, kiliseleri, tarihi mekânları yıkıyorlar.
Hedef gözetmeden tonlarca ağırlıkta olan füzelerle sivil yerleşim yerlerini bombalıyorlar.
7 Ekim tarihinden bugüne Gazze’de insanlık suçu işliyorlar, soykırıma devam ediyorlar.
İnsanlığını, vicdanını yitirmemiş hiç kimse bu alçaklığa, bu zulme, bu soykırıma sessiz kalmaz, kalmamalı.
Sessiz kalmak taraf olmak demektir bu süreçte.
Masum bebeler, kundaktaki çocuklar bombalarla katledilirken nasıl sessiz kalabilir insan!
Evleri yıkıldığından dolayı dışarda kalan mazlumlar soğuktan donarken, aylardır hiçbir gıdaya ulaşamadıkları için çocuklar açlıktan ölürken, ilaç olmadığı için insanlar salgın hastalıklara müptela olurken sessiz ve tepkisiz kalmak vicdansızlık değil de nedir!
Gazze’ye sessiz kalmak, zulümleri normalleştirmek, soykırımı sadece izlemek zalime taraf olmaktır.
Zalime taraf olan bertaraf olur.
Zalime taraf olanın sonu berbat olur.
Unutmamak gerek; herkes hesabını Allah’a verecek.
Çünkü Allah her şeyi görüyor, biliyor, işitiyor...