PKK, yıllar yılıdır Kürt halkını başkalarına peşkeş çekmek ve onları satmak üzerinden kazanımlar elde etmeye çalışıyor.
Hoş bu yapının bizzat MİT tarafından kurulduğu, diğer Kürt örgütlerini tasfiye amacıyla sahaya sürüldüğü iddiası delilleri ile ortada ve halen cevabını bulamadı.
Yıllarca Şam`da kalan Abdullah Öcalan, Türkiye ile Suriye arasında bir pazarlık materyali oldu.
Körfez krizinden yararlanıp Irak`a geçen ve Saddam`ın Türkiye`ye karşı kullandığı bir kozu haline gelen PKK, Kandil gibi bir karargâh edindi.
Bu arada ABD`nin “Çekiç Gücünün” şemsiyesi altına girmeyi ilkelerinde sapma olarak değerlendirmeyen PKK, solcu bir hareket olarak bu empyeryal gücün kendisine attığı silah ve yiyeceklerle palazlandı.
Elan Kürtlüğe dair ne kadar değer varsa hemen hepsini ucuz bir meta gibi satmaya alışmış bir PKK yapısıyla karşı karşıyayız.
Oysa tarih, emperyalistlerin, alınıp-satılan bu halkları kendi menfaatleri uğruna harcadıktan sonra posalarını attığını göstermektedir.
Baba-oğul Bush`tan tutunuz baba-oğul Esad`a kadar hangisinin Kürtlere dost olduğunu söyleyebilirsiniz.
Bölgesel veya uluslararası, bütün bu sözüm ona liderler, kendi çıkarlarını en öne alıp, amaçlarını gerçekleştirdikten sonra Kürtlere bir tekme atmışlardır.
PKK veya PYD en çok hangi devlete güvenip, Suriye`de faaliyet yürütüyor?
Elbette ki ABD`ye…
Peki, Afrin operasyonu TSK tarafından Cumartesi gününden beri yürütülmüyor mu?
Evet.
İyi de kardeşim o günden bu güne ABD`nin “Türkiye`nin güvenlik kaygılarını anlıyoruz” cümlesinden başka bir şey duydunuz mu?
Hayır.
Demek ki neymiş. Bu kadar metaını ucuzlattığın, bu mazlum coğrafyanın mustazaf halkı olan Kürtleri peşkeş çektiğin ve geleceğini bir mal gibi sattığın bu ağababaların, pek dost değillermiş.
Onlar senden razı olsun diye Kürtlerin kanaat önderlerini, âlimlerini, şeyhlerini, dindarlarını kurşunlardan geçirdin. Nitekim Afrin ve diğer Suriye`nin Kürt illerinde de bunu yaptın. Bunca Kürt senden kaçıp başka ülkelerde sığıntı olarak yaşıyor. Batılıları memnun edebilmek için, laik-seküler hayat tarzını Kürtlere benimsetmek amacıyla, yılların mazlumiyetini sırtında taşıyan bu millete yeni yeni mağduriyetler yaşattın. Dertlerin üstüne bir dert, bu halkın sırtına inen kamçılardan bir kamçı da sen oldun.
Kendini istediğin kadar onların politik çıkarlarına alet et. Çıkarları bittiğinde ayı, kurt ve tilkiler yine bir araya geleceklerdir. İnşallah bu jargonu unutmamışsınızdır.
Bu halka yazık değil mi? Bu mazlum ve mahrum halkın nedir sizden çektiği? Yıllarca emperyalistlerden çektikleri ve sınırlarında bulundukları devlet idarecilerinden gördükleri yetmezmiş gibi, bir de sizler onları kurtarma adına, bu emperyalistlerle bir olup, “Ağacın kurdu ağaçtandır” söylemine uygun olarak içlerinden onları yediniz, bitirdiniz.
Aha işte bakın. Türkiye Afrin`e girdi ve ABD kıyameti koparmadı. Zaten Rusya; “YPG'yi silahlandırma konusunda ısrarcı olan ABD sonunda Türkiye'yi çıldırttı:” diye operasyona hak veriyor. NATO; “Türkiye, istikrarsız bir bölgede bulunuyor ve terörden ciddi biçimde zarar gördü. Tüm ülkelerin öz savunma hakkı var” diyor. İngiltere; “Türkiye sınırlarını güvende tutma konusunda haklı” demecini yayımlıyor.
Şu “Dost-post” meselesini sizlere hatırlatayım diyeceğim ama inanıyorum ki yarın bir başka pazarda, başka başka birilerine bu halkı peşkeş çekeceksiniz.
Mixabin.(Yazık, çok yazık…)