İktidarın yanlışları var efendim.
Doğrudur, hepimiz biliyoruz. Özellikle adalette eksiklikleri var ki hemen hemen bütün partiler adalet üzere söylem geliştiriyorlar.
Ekonomi sıkıntılı.
Evet sıkıntılı, bu da malum. Donald Trump biraz deliliğe vurup, bazı şeyleri açık seçik beyan ediyordu. Bu baptan Türkiye’nin ekonomik ayarları ile oynadığını söylemişti geçmişte. Ama bu bir mazeret değil. İktidar bütün olumsuz koşullara hazırlıklı olup, vatandaşını ekonomik krizlerden koruyabilmeliydi.
Ekonomide faizin beli bir türlü kırılmadı.
Kesinlikle doğru. Her ne kadar iktidar faizin indirilmesi, ekonomik canlılığı beraberinde getirir dese de özellikle İslamcı kesimin “Faiz haramdır, dolayısıyla tamamen kaldırılmalıdır” hedefinden çok çok uzaktadır.
Aile yapısı çatırdıyor.
Görünen köy kılavuz istemez. Evet, aile büyük tehdit altındadır. İktidar bu nedenle “İstanbul Sözleşmesini” kaldırdığını beyan etti ama bazı maddeleri tamir bekleyen yasa hala yürürlükte.
Müslümanca bir yaşam için elde edilen kazanımlar, Anayasa veya yasalar ile güvence altına alınamadı.
Doğrudur bazıları alınamadı. Başörtüsü zulmü artık yok ama yarın tekrar hortlayabilir. İmam Hatiplerin önündeki engeller kaldırıldı ama Milli Eğitim Bakanlığının yeni düzenlemeleri ile tekrar önleri tıkanabilir. Hemen hemen bir şiar haline getirilen Ayasofya ibadete açıldı ama tekrar kapatılabilir.
Zaman zaman bu köşeden dilimiz döndüğünce iktidarın eksiklikleri, hataları veya günahlarını dile getirdik/getireceğiz. Tabi ki şunun da farkındayız. İş yapan hata da yapar. İktidar icra makamıdır ve bu makamda bulunanlar hatadan, günahtan hali değildirler. Hatta şunu da belirtebiliriz ki; icraatları arttıkça, hataları da artar.
Peki, bütün bu hatalara karşılık getirilecek çözüm iktidar değişsin dememiz midir?
Yani hükümet gitsin, yeni bir hükümet kurulsun.
Eğer daha hayırlı olacaksa o da olsun.
Yeni hükümetin başı kim olsun?
Kemal Kılıçdaroğlu.
Hangi partinin çatısı olsun?
CHP.
Zihniyetini bildiğimiz, icraatlarını gördüğümüz CHP mi?
Hani, Kemal Kılıçdaroğlu’nun memleketi olan Dersimlileri katleden CHP mi?
Zilan Deresi için, Cumhuriyet Gazetesinin 16 Temmuz 1930 tarihinde; “Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur” şeklinde haberine imza attıran zihniyetin sahibi CHP mi?
Bırakın tarihte yaşanmışları efendim, bunlar geçmişte kaldı.
Peki, o zaman yakın tarihe gelelim.
Başörtüsüne “Bir metrekarelik bez parçası” diyen CHP mi?
CHP adına bunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu mu?
Ezan sesinden rahatsız olduğunu söyleyenlerin toplandığı CHP mi?
Gariban mültecileri başta Bolu olmak üzere memleketten kovmaya çalışan CHP mi?
İzmir’de Yunanistan’a güzellemeler yapan Başkan’ın partisi CHP mi?
Yeter ki iktidar gitsin diye, bugüne kadar İslam’ı yaşamaya çalışan halkına etmediğini bırakmayan bir zihniyetin çatısı altına girmek vebaldir.
Çehrenizdeki beyaz sakalın CHP zihniyetini masumlaştırdığını, badem bıyıklarınızın bu zihniyete meşruiyet kazandırdığını görmemek körlüktür.
Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt illerinde, İslam’ı yaşamaya çalışanlara kan kusturanları gören; bir babanın öz evladını vurduğunu bilen; sakallı olduğu için balıklara yem olsun diye sulara atılanları duyan; camide ders verdiği için müderrislerin kanlarını cami halılarına akıtanların farkında olan; gönlünde taşıdığı Allah sevgisi ve peygamber aşkı nedeniyle trafik levhalarına asılanları gören; kurban eti dağıtan o nazenin bedeni yakıp, asfalttan spatula ile kazıyacak hale getirenlere şahitlik edenler açısından, zihniyet karşılaştırması yapmaya gerek yok.
İslam’ın toplumdan izole edilmesi hususunda aynı zihniyete sahip ikiz çocuklardır CHP ile HDP.
Şimdi sizler, beyaz sakal ve badem bıyıklarınızla, bu iki zihniyete can suyu olmanın argümanı olarak, CHP ve HDP’nin demokratikleştiğini mi söylüyorsunuz?
Bunun cevabı başlıktaki atasözündedir.