06/02/2023 tarihinde, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkez olmak üzere 7,7 şiddeti ile sarsıldık. Tabiri caizse yumruk yemiş boksör gibi uyandık sabaha. Gelen ilk görüntüler, yaşanan facianın 10 ilimizi etkilediğini gösteriyordu. Vefat, yaralı, yıkılan bina sayıları uçuşuyordu haber sitelerinde.
Ülke olarak yaşanan ilk şokun ardından, depremin oluşturduğu enkaza müdahale etme girişimlerine başlandıktan birkaç saat sonra, bu kez Elbistan merkezli 7,6’lık ikinci bir sarsıntı yaşadık. Saat 04.17’deki depremde hasar alan binaların çoğunluğu, aynı gün 13,24’te yıkıldılar.
21/02/2023 günü üçüncü bir deprem daha yaşadık. Hatay’ın Defne ilçesi 6,4 ile sarsıldı. Burada da daha önce hasar almış binalar yıkıldı. Vefat sayıları her geçen gün artıyor. Yaralı deyip geçiyoruz ama bacağı kopan, kolu enkaz altında kalan, binlerce kişi var.
Böyle büyük bir depreme dünyanın hiçbir ülkesi anında müdahale edip, kurtarma çalışmaları başlatamaz. Çünkü bu deprem; il, ilçe, mahalle, köy ve mezralarıyla birlikte 13 milyon insanı birebir etkiledi. Bütün Türkiye ile birlikte, başta Suriye olmak üzere, Ortadoğu da sarsıldı.
Tabi bu tür vakalar hassas bir süreci beraberlerinde getirirler. Böyle zamanlarda hamaset, siyaset veya şahsi çıkar peşinde koşmak, insanoğlunun erdemine yakışmaz. Ama beşerin fıtratı buna da meyilli ve ne yazık ki; “Kuzunun can, kasabın et derdinde” olduğu durumlar yaşıyoruz.
Tabi sosyal medyada çokça laf ediliyor. Halkın ağzına kilit vurmak yanlıştır ama özellikle siyasiler konuşmalarını çok seçerek yapmalıdırlar. Dersini çalışmadan ya da ucunun nereye dokunacağını bilemeden sarf edilen sözler, kendileri açısından pek şık olmuyor.
Örnek olması bakımından; İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, deprem sonrası 09/02/2023 günü, gerçekleştirdiği Kahramanmaraş ziyaretinde söylediği sözleri anımsayabiliriz. Akşener konuşmasının bir pasajında şöyle demişti: “Bugün geldim gördüm ki pek çok aksaklık var. Bir tanesi Sivil Savunma Kanunu vardı, 2009'da kaldırdılar. Yerine AFAD kuruldu, AFAD önemli bir kurumumuz ama çalışan insan sayısı sınırlı. Dolayısıyla Sivil Savunma Kurumu en az 30 bin kişinin eğitildiği, 15-65 yaş arasında vatandaşın eğitildiği insanlardır. Bu kalktı, sadece devlet memurunun olduğu ve sayısının yetersiz olduğu bir yeni kurum ortaya çıktı.”
Belki ayaküstü yapılan bir açıklama ama geçmişte İçişleri Bakanlığı yapan biri için oldukça acemice olduğunu söyleyebiliriz. Neden mi?
Çünkü:
Akşener’in 2009’da kaldırıldığını beyan ettiği 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu kaldırılmadı, hala yürürlükte. Sürçü lisan ettiğini düşünüp; “Kurumu” diyeceğine “Kanunu” dediğini farz edersek bile, Sivil Savunma Kurumu da kaldırılmadı. Yeni kurulan AFAD’ın içerisinde bir şube olarak işlevine devam ediyor.
Meral Akşener, 1999 depremi bize bazı şeyler öğretti diyor ya. Gerçekten de bu deprem, 7126 sayılı Kanun ile bu işlerin yürümeyeceğini öğretti bizlere. Çünkü söz konusu kanun, 1958 yılında kabul edilmiş. Kanunun birinci maddesi, Sivil Savunmanın tanımını yaparken, daha çok askeri bir jargon kullanıyor. Birinci ve İkinci Dünya Harplerinden sonra bu şekilde bir jargonun kullanılması normal sayılabilir.
Ancak 1999 depreminde yurtdışından Türkiye’ye yardıma gelen ekiplerden, bizlerin de böyle “Arama ve Kurtarma” ekibi kurmamız gerektiğini anladık. Çünkü yapılacak iş tamamen teknik ve Akşener’in belirttiği 15-65 yaş aralığındaki, basit bir iki eğitime katılan vatandaşların yapacağı iş değildir.
Zaten deprem olan yerde, arama ve kurtarma ile mükellef tutulan vatandaşların hepsi depremzede olmuş olacaklardır. Diyelim ki başka bir ilden gelecek olan sivil vatandaşlar, iş makinalarını kullanamadıktan sonra ne yapabilirler?
Mesela; Osmanlı’da Tımarlı askerler belirli bir ihtiyacı karşılayıp, bir zamanlar sistemsel olarak fayda sağlamışlardı. Ancak makinalı silahların artması ile artık etrafı dikenli teller ile çevrili, eğitimini teorik ve pratik alan askeri birliklerin varlığını elzem hale getirdi.
Kısacası yüksek katlı binaların çokça aratmasından mütevellit, olası bir depremde enkazdan canlı kurtarmaya çalışmak oldukça teknik bir iştir ve vatandaştan seçilen sivil savunma mükellefleri ile olabilecek bir iş değildir. Nitekim belirtilen iş ve işlemler AFAD’ın içerisinde bir şube olarak görevine devam etmektedir.
1958’deki kafa ile 2023’ü idare etmeye çalışmanın adı “Eski Türkiye”dir.