Müslümanların tepkisizliğinden dolayı yasak. Ne yazık ki böyle. Çünkü hükümet, serbest olduğunda, laik kesimin göstereceği tepkiden daha çok korkuyor. Çünkü, müslümanların tepkisinin korkutucu boyutlarda olmayacağını çok iyi biliyor.
Neden mi? Çünkü müslümanların büyük bir çoğunluğu zaten iradelerini onlara bırakmış. Kendileri artık bir irade göstermiyorlar. Var olan tepkiler de zaten marjinal, aşırı uçlar olarak görüp-gösterildiğinden kimsenin bu konuda müslümanların tepkisinden korkmasına gerek kalmıyor.
Neden mi? Çünkü müslümanların büyük bir çoğunluğu zaten iradelerini onlara bırakmış. Kendileri artık bir irade göstermiyorlar. Var olan tepkiler de zaten marjinal, aşırı uçlar olarak görüp-gösterildiğinden kimsenin bu konuda müslümanların tepkisinden korkmasına gerek kalmıyor.
Perşembenin geleceği çarşambadan belliydi. Yıllardan beridir devam eden, son iki üç yıldır, ilköğretime de de sorun olan başörtüsü meselesine, hükümetin şu ana kadar aldığı olumlu bir karar olmamıştır. Hatta son zamanlarda, özellikle ilköğretim okullarında görülen, 28 Şubatvari zulümler görmemezlikten gelindi. Bazı islami kesimler, bu zulmün bizzat uygulayıcıları oldular. Mahkemeler ailelere hapis cezaları verdi. Okuldan okula, öğrenciler sürüldü, okul odalarında hapsedildiler. Ama, ne yazık ki, kimseden bir ses çıkmadı. Sadece Mustazaflar sahip çıktılar. Zaten onlar da, diğer müslümanlar tarafından, sisteme kurban olarak seçilmiş kiselerdi. Onun için, bu konuyu sahiplenmeye gerek duymadılar. Ayrıca, sistemin derin yapıları da, uyarı üstüne uyarı, tehdit üstüne tehdit gönderiyordu. Bu ortamda ,kuzu kuzu oturmak en akıllıca davranıştı. Kurtların sofrasında kuzulara yer yoktu. Şu kurbanı da bir yesede rahatlasak diyorlardı. Ama, kurban celladı boynuzlayınca iş bozuldu.
“Şimdi yapılacak bir iş kaldı. Bir göz boyama ile okullarda kılık kiyafet serbest bırakalım. Ama başörtüsüne dokunmayalım. “ hesabı ile durum kurtarımaya çalışılıyor.
Evet, belki hükümet muktedir değil, ama biz müslümanlara ne oluyor da ses çıkarmıyoruz? Çocuklarımızın bu okullarda şahsiyetsizleştirildiklerini, kişiliksiz birer silik insanlar olarak yetiştirilmeye çalışıldığını görmüyor muyuz? Besleyip büyüttüğümüz çocukların, gayri islami bir düzenin kurbanları oluyorlar. Her sabah varlıklarını, Allaha değil, bir tağuta armağan ettiklerini görmüyor muyuz? İslami ve insani değerlerden yoksun olarak yetişen bu çocukların, her gün haberlerini gazetelerde, kendilerini sokaklarda görmüyor muyuz? Her ağzımızı açtığımızda, şikayet ettiğimiz bu yeni neslin yetiştiği anan merkez, bu okullar değil midir?
Evet, bu yasağın birinci suçlusu bizleriz. Kendisine müslüman deyipte, islamlığının gereğini yerine getirmeyenlerdir. Korktukları sisteme, çocuklarını kurban verenlerdir. Çocuğu israil tarafından öldürülen Gazzeliye ağlayıpta, manevi olarak öldürülen çocuğundan habersiz olan bizleriz. Bari onların çocukları cennete gittiler inş. Ama bizimkilerin (nereye gideceğini Allah bilir) bu eğitim sistemi ile de cennete gitmeyecekleri kesindir. Hem dünyalarını, hemde ahirtlerini heba ettiğimiz, bu çocuklarımızın hesabını Allaha nasıl vereceğiz?
Bu hükümetin elinden gelen budur. Onun da gücü ancak müslümanlara yetiyor. O da diğerlerinin hükümeti. Ama onlara hükmedemediği için bize hükmediyor. Onlara ses çıkaramadığı için bizim alanlarımızı kısıtlıyor. Onlar rahatsız olmasın diye, bizi rahatsız ediyorlar. Onlar üzülmesin diye, bizi üzüyorlar. Müstekbirler rahat olsun diye, mustazafları boğmaya çalışıyorlar. Bu muharrem ayında yine bir kerbela yaşatıyorlar. Bir koltuk için binlerce hüseyni yezitlere kurban ediyorlar.
İşte bu hükümet bu cesareti biz müslümanların cesaretsizliğinden alıyor. Kufelilerin ihaneti gibi bizim de islama olan ihanetimizden alıyorlar.
Tarih bir daha tekerrür ediyor:“her gün aşura her yer kerbela”.