Üç gün önce sabah namazında Müslümanların Üçüncü Büyük Haremi olan Mescid-i Aksa, bir kez daha Siyonist çetelerin necis postallarıyla kirletildi. O kutsal mabet, oraya ibadet için gelen mazlum Kudüs halkının pak kanlarına bulandı.
Siyonist yöneticiler eskiden beri adetleri olduğu üzere taktik olarak bu tür baskınlarla halkları yanında kendileri için taban ararken Müslüman kamuoyunun da sabrını ölçüyor, kabullenme ve alıştırma tepkilerini deniyorlar. Zaman zaman ara verilse bile bu deneme ve alıştırma operasyonları durmadan devam edecektir.
Hatta Müslümanların tepkileri basit kınamalar, cılız seslerle sınırlı kaldıkça bu operasyonlar daha da şiddetlenecek ve yeni planları devreye girecektir. Zira onlar her bir gevşemeden veya denemeden sonra planlarını gerçekleştirmek yolunda yeni adımlarını ayarlıyorlar.
Peki buna karşı Müslümanların nasıl bir eylem planı var? Bunu durduracak veya geri adım attıracak ne gibi bir yaptırım güçleri ve hazırlıkları var? Maalesef belirtmek isterim ki israil'in bu saldırganlığına karşı yaptırım niteliğinde aldıkları caydırıcı hiçbir kararları yoktur.
Gazze halkının kendi ürettiği roketler ve Türkiye'nin dışında hiçbirinin yerli silahı yoktur. Hepsinin elinde ya Amerikan menşeli ya Rus ya da Fransız ve Alman menşeli silahlar var. Onu da israil'e karşı kullanılmayacak şartıyla almışlardır.
Türkiye dahi NATO müttefiki olduğu için israil'e doğrudan saldırma hakkına sahip değildir. Ama israil elindeki tüm silahları, enstrümanları istediği şekilde ve istediğine karşı kullanabilir ve kullanmaktadır. Çünkü o, layüseldir. Ancak israil'in korktuğu bir silah var! O da ekonomik ambargodur; canlarından daha çok sevdikleri malları ve maddi çıkarlardır.
Bunu ilk olarak Allah'ın peygamberi sallellahu aleyhi vesellem Medine'de tespit etmişti. Nadir oğulları Yahudileri kalelerinden inip teslim olmayınca Allah'ın Resulü hurma ağaçlarının kesilmesini emretmişti. Ağaçlarının bir bir devrildiğini gören Yahudiler, daha fazla dayanamayıp kalelerinden inip teslim olmuşlardı.
Bugün hemen hemen her Müslümanın evlerinde, raflarında ve hatta sofralarında israil ürünleri en başta yer almaktadır. Beyaz eşyadan, elektronik, gıda ve temizlik mamullerine kadar her tarafımız Yahudi malları ile doludur. Daha önce mükerreren ilan edilmiş alimlerin fetvası vardı ki, bu mamulleri alıp satmak, kullanma kesinlikle caiz değildir. Günahtır vebaldir.
Bilelim ki bu tip ambargolar, ahlaksız Fransa'yı nasıl hizaya getirdi ise Siyonist Yahudileri de aynı şekilde hizaya getirecek ve hatta boyun eğdirecektir. Bunu devletlerden beklemeye gerek yok, her fert bunu yapabilir. Özellikle tüccar olanlar bu işte büyük rol üstlenebilirler. Tabi fiili ve kavli dua silahımız da hiçbir zaman eksik olmamalıdır.
Bu cihetle bütün dünya Müslümanlarını gerek israil mallarını ve gerek onlara lojistik destek sağlayan tün dünya Siyonistlerinin mallarını boykot etmeye davet ediyorum. Çünkü israil denen terör şebekesi bunların sağladığı lojistik destek ile ayakta ve tehditler savurmaktadır. Onlar bu dilden anlıyorlarsa, biz de elimizdeki bu enstrümanları kullanmasını bilelim.
Bu vesileyle gerek Kudüs'te ve gerek Gazze'de şehadet mertebesine yükselen kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralı gazilerimize de hayırlı şifalar diliyorum. Tabi bu ara buruk da olsak, içimiz kan da ağlasa bir bayram atmosferine girmiş bulunuyoruz. Bütün Müslümanların Ramazan Bayramı'nı tebrik ederken tek ümmet bilinciyle bayramlarını paylaşmalarını rabbimden niyaz ediyorum.
Yeryüzünde mazlumlar oldukça biz bayramlardan hakiki tat alamayız. Bizim asıl bayramımız Mescid-i Aksa'mızın tam özgürlüğüne kavuşması ve Kudüs'ümüzün İslami Filistin devletinin başkenti olacağı gündür. Rabbim o günü yakın etsin. AMİN.