Tam 20 gündür ülke medyası, kameraları Tavşantepe köyüne çevirmiş durumda. Her akşam TV stüdyolarında enine boyuna bir dedektif edasıyla Narin meselesi konuşuluyor. Konuşulmalı da ama bu kadar uzun süreli olmamalı ve toplumun değerlerini zedeleyen, vicdan merhamet ve güven duygularını tahrip eden her şey konuşulmamalı. Sözde yayın yasağı var ama ne uyan var ne de yaptırım uygulayan!
Narin, 8 yaşında günahsız masum bir kızımızdı. Elbette katilleri en ağır cezayı bulmalı. Eğer gerçek bir adalet sistemi işletiliyor olsa idi bu tür suçların cezası idam olmalıydı. Ancak darbeci generallerin hazırladığı bir anayasanın yürürlükte olduğu bir düzlemde idam yasasının uygulanabilirliğinin nice masum canlara da sebep olabileceğini tahmin edersiniz herhalde.
Basın ve medya üzerine düşeni yapmalı. Ancak yapılan haberlere, sosyal medya paylaşımlarına baktığımızda o kadar çok inancımıza, kültürümüze, değerlerimize, aile yapısına saldırı var ki neredeyse Narin konuşulmuyor. Peki bu normal mi? Değil.
Normal olmadığının bir kanıtını da İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya yaptığı açıklamayla ortaya koydu. Yerlikaya, Narin ile ilgili X platformu üzerinden 15 ayrı etikette 4 milyon 761 bin 420 tweet atıldığını, paylaşımda bulunan 1 milyon 302 bin 209 hesabın 498 bin 713'ünün bot olduğunu, bu içeriklerin yüzde 76'sının ise provokatif amaçlı ve olumsuz olduğunun belirlendiğini duyurdu.
Adli istatistiklere göre Türkiye’de her yıl 1300 ile 1500 arasındaki çocuk cinayetlere kurban gidiyor. Sayı çok yüksek ve de ürkütücü. Narin kızımız da bunlardan biri… Ama bu cinayetin bölgesel, zamansal ve mekânsal durumunun birilerinin ciddi anlamda hesabına geldiği ve çözümün geciktiği her anın provokatör grupların sinsi amaçları için kullanacaklarını belirtmekte fayda var.
Diğer yandan olayı siyasi anlamda manipüle ederek hedef şaşırtanların, açığa çıkmasını istemedikleri gizli bir durum mu var? Şimdilik muamma... Ancak köyün askeri havaalanına çok yakın olmasından kaynaklı Pkk’nin ileri zamanlar için icra etmeyi planladığı eylemler ve yeraltı sığınaklarında silah depolarının olduğuna dair de çok vahim iddialar mevcut.
İşin ilginç yanı 2016’da bir F-16 savaş uçağının Tavşantepe köyü civarında düşmüş olması. Uçağın pilotu sağ kurtulmuş, uçağın saldırı sonucu düşürüldüğü beyan edilmişti.
Pkk/DEM’li zihniyetin hedef şaşırtan söylem ve eylemleri de Tavşantepe köyüne yönelik iddiaları güçlendiriyor. Şimdilik bir iddiadan ibaret olsa da araştırılmayı gerektiren ciddi bir durum…
Bu topraklarda geçmişten günümüze acılar yaşatan ve acıları istismar eden güruhların; kafatasçı, Kemalist, Marksist ve siyonist zihniyete sahip mahlukatlar olduğu malumdur.
Bu gerçek bilinmesine rağmen Narin yavrumuzun acısını istismar ederek HÜDA PAR’a yönelik siyonistlerin yerli aparatlarınca çok yönlü yalanlarla karalamalar yapıldı ama çamur tutmadı aksine dış destekli oldukları ifşa oldu.
Çünkü HÜDA PAR nasırlarına basmıştı bir kere. Çifte vatandaş siyonistlerin yargılanmaları ve mallarına el konulmasına dair kanun teklifi sunmuştu meclise. DEM ve CHP ise teklife red oyu kullanmıştı.
Toplum mühendislerinin, kaos simsarlarının sahaya indiği, kimi gazeteci kılıklı tetikçilerin yazdığı ve yorumladığı bu vakıada amaçlanan çok şey var elbette. Birçoğu başarısızlıkla sonuçlanan algı operasyonunda tutan argüman ‘Gazze’de yapılan siyonist soykırımın Türkiye gündeminden düşürülmesi’ oldu. Yani ‘Gündemi işgal operasyonu!’ Gerisi; her zamanki gibi İslam’a, değerlerimize kin ve nefretlerini kustular.
Bu açıdan unutturmaya çalıştıkları Gazze’yi tekrar gündem etmeye, boykotu devam ettirmeye, soykırımı durduracak eylemlere dönüştürmeye ve yöneticilerimizi, Türkiye’yi diğer İslam ülkeleriyle güç birliği yaparak siyonist rejime müdahaleye zorlayacak adımlar atmaya zorlamalıyız.