Gazze, dünya üzerindeki bütün dengeleri, değer yargılarını alt üste etmeye devam ediyor.
Zafer-yenilgi, galibiyet-mağlubiyet, azlık-çokluk, kar-zarar, artı-eksi…
Bilinen, kabul edilen ölçülerin aksine ortaya farklı ölçüler koydu.
Nihai kazanç ve zarar hususunda, sadece bu dünyada görülenin aksine farklı zaman ve mekânları da hesaba katmamız gerektiğini öğretti.
Gazze’de dünyevi hesap ve çıkarların ötesinde ilahi vahyin ölçüleri işliyor.
Allah Teâlâ, Gazze üzerinden Müslümanlara ve insanlığa mesaj veriyor.
Bir Müslümanın imanıyla, ahlakıyla, yaşantısıyla, düşmanlarla nasıl savaşacağı, cehd ve gayretinin nasıl olması gerektiğini gösteriyor.
Kur’an-ı Kerim’de dünyanın bir imtihan meydanı olduğu, imtihan gereği bela ve musibetlerle dolu olacağı, bizden öncekilerin başlarına gelenlerin bizim başımıza gelmeden cennet giremeyeceğimiz, müminlerin canlarını, mallarını, ailelerini… cennet karşılığında satın aldığını, bu ticaretten dolayı sevinmemiz gerektiği, buyuruluyor.
Şehadetin bir kayıp olmadığı, tam aksine büyük bir kazanç olduğu, Allah ve Resulünü, bırakın dünya ve içindekilerden, kendi nefsimizden dahi daha çok sevmemiz gerektiği buyruluyor.
Başlarına gelen imtihanlardan dolayı Peygamber ve beraberindekilerin şiddetle sarsıldıkları, öyle ki ‘Allah’ın yardımı ne zaman’ diyecek duruma geldikleri…
Cihadın bir tercih değil bir farziyet olduğu, izzet ve şerefin cihatta olduğu, cihadın ise nefse zor geldiği ve insanoğlunun bunu kerih gördüğü buyruluyor.
İşte Gazze bize bu mesajları veriyor.
Çocuğu ve kadınıyla, genci ve yaşlısıyla, havası ve avamıyla, lideri ve askeriyle… her şeyimiz Allah’ın davası için, Aksa ve Kudüs için feda olsun, diye haykırıyor.
Bunu salt lafta bırakmıyor. Sahada gereğini yapıyor.
İşte İsmail Heniyye…
Şu ana kadar ailesinden 60 şehit vermiş. 4 gün önce 3 oğlunu ve 4 torununu şehit verdi. Bu haberi aldığında ne feryat ne figan, ne isyan…
Büyük bir teslimiyetle karşılıyor. Üç oğlunun ve 4 torununun şehit olmasını, kendisi bir şeref olarak kabul ediyor. Seviniyor. Şehitlerin ölmediğini, Allah katında rızıklandıklarını ve Peygamberlerle, salih ve sıddıklarla birlikte olduğuna inancı tamdır.
Böylesine izzetli bir halka ve direnişe liderlik etmenin ne kadar büyük bir yük olduğunu biliyor. Diğer liderler gibi önce kendisini ve ailesini sağlama almanın tam tersi, fedakârlıkta öncü olması gerektiğini biliyor.
Sadece Heniyye’de değil, hanımında, gelininde ve diğer aile fertlerinde de aynı teslimiyet ve adanmışlığı görüyoruz.
Bu hali, bütün Gazze halkında görmekteyiz elhamdülillah…
İslam’dan habersiz, imanın tadını almamış, imanın nelere kadir olduğunu anlamayan insanlara bu ruh hali ve değer yargıları çok ters gelmektedir.
İslam bu ruhla yayıldı, büyüdü, dünyanın her tarafına ulaştı.
Göğsüne mızrak değerken ‘Kâbe’nin Rabbine and olsun ki kazandım…’
Dönemin süper güçlerinin ordularının karşısına çıkan yalın ayaklı, paslı kılıçlı mücahitler ‘Biz, sizlerin yaşama isteğinizden daha çok Allah yolunda ölmeyi, şehit olmayı arzuluyoruz…’ şiarını haykırdılar…
İşte o ruh, şu anda Gazze’de, Gazze’nin mahallelerinde, sokaklarında, tünellerinde geziyor, yaşıyor..