Türkiye, 31 Mart yerel seçimlerini geride bıraktı.
Sonuçlar halkımız, ülkemiz, ümmet ve insanlık için hayırlara vesile olur inşallah.
İktidarından muhalefetine, galibinden mağlubuna, büyüğünden küçüğüne bütün partiler sonuçlardan kendine göre dersler çıkarmalı… Çıkarmıyorsa sonuçlarına da katlanacaktır.
Zafer ve yenilgiler insanlar arasında döner dolaşır. Bu sünnetullahın değişmez kuralıdır.
Elbette bu zafer ve yenilgiler de sebeplere bağlıdır. Sebeplere sarılan, çalışan, gayret eden kim olursa olsun Allah ona zaferi nasip eder.
Allah’a savaş açan Nemrut ve Firavun dahi olsa çalıştıklarında Allah, dünyanın saltanatını onlara da vermiştir.
Çalışmayan mü’min de olsa ona bir şey yoktur. Bu, Allah’ın Adil sıfatının bir gereğidir.
Çalışma denilince aklıma yıllar önce bir sohbette dinlediklerim aklıma geldi.
HAMAS’ın sözcüsü, HAMAS’ın ortaya çıkışı, çalışmaları ve nasıl bu aşamaya geldiklerini anlatırken çok önemli ve tarihi bir gerçeği ifade etmişti.
‘…1960-70’lerin dünyasında Komünizm fikri popüler idi. Dünya mazlumlarına sol fikir, bir çıkış ve kurtuluş yolu olarak gösteriliyordu.
Bu durumdan doğal olarak Araplar ve Filistin halkı da etkilenmişti. Filistin’de sol düşünce topluma öyle bir rengini vermişti ki Gazze için ‘Küçük Moskova’ deyimi kullanılıyordu.
Bizler HAMAS olarak İslami çalışmalara başlarken çok mütevazı, kıt imkânlarla ama ihlaslı, programlı ve disiplinli bir şekilde çalışmalara başladık.
Rahmetli Şeyh Ahmet Yasin ve çalışma arkadaşları cami ve insanı merkeze alarak çalışmaya başladılar.
Filistin halkı çok yoksul ve fakir idi. Çoğu evinden vatanından ayrılmış, mülteci kamplarından derme çatma çadır ve barakalarda yaşamaya çalışıyorlardı.
Kurulan insani yardım kuruluşlarıyla insanların maddi noktadaki ihtiyaçları karşılanmaya çalışıldı. İslami tebliğ-davet ve irşad yoluyla da insanların beyin ve kalplerine hitap ettik.
Zamanla dava halkaları büyüdü, gelişti ve elhamdülillah Küçük Moskova denen Gazze, İslam’ın izzetinin hâkim olduğu Aziz Gazze haline geldi…’
Evet, işte o yetişen nesil, beraberinde yeni nesiller yetiştirdi. Rengini, tadını ve kokusunu toplumun bütününe verdi.
O küçücük çocuklardan mühendisler, diplomatlar, akademisyenler, işgalcilerin korkulu rüyası olan komutanlar, halkı ve ümmeti arkasından sürükleyen liderler çıktı.
Bu mütevazı ve kıt imkânlarla ama ihlas, takva ve disiplinli bir şekilde hareket eden nesil, bütün ümmetin yapamadığını yapıyor.
İşgalciye öyle bir tufan estirdi ki işgalci ve bütün dostları altı aydır dindiremiyor, bitiremiyor.
Bu tecrübe günümüz Müslümanları için önemli dersler ve tecrübeler içermektedir.
İnsanlar iki boyutludur.
Ceset ve ruh, mide ve kalp..
Madde ve mana…
Birini doyurman yetmiyor. İlla ki ikisini dengeli bir şekilde beslemek ve doyurmak gerekir.
Yoksa rakibine oy verecek, düşmanın dümenine su taşıyacak bir nesli kendi elinle yetiştirmiş olursun…
Bilge Kral Aliya’nın ‘Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir’ sözünün sonucu alınır.
Sonra da ‘ne oldu’ diye etrafına bakınıp durursun…