Afrika denince insanların zihninde yoksulluk ve fakirlik, sömürü, darbeler, kaos ve geri kalmışlık canlanır.
Bir yerin fakir ve yoksul olduğunu belirtmek için ‘burası Afrika’ya dönmüş, Afrika’ya yardım’ türünden sözlere şahit oluruz.
Afrika gerçekten fakir mi?
Hayır…
Küçük bir coğrafya mı?
Hayır…
Nüfusu az mı?
Hayır…
Gençleri yok mu?
Hayır…
Yer altı ve yer üstü zenginliklerinden yoksun mu?
Hayır…
O topraklarda yaşayanlar birbirinden habersiz ve fert olarak mı yaşıyor, devlet kuracak bir birliktelikten yoksunlar mı?
Hayır…
Gelişen ve ilerleyen dünyadan çok mu uzak ve bihaberler?
Hayır…
Bütün bunların tam aksine Afrika, yüz ölçümü ve nüfus bakımından dünyanın en büyük ikinci kıtasıdır. Kendisine bitişik kabul edilen adalar ile birlikte 30,8 milyon km²'lik alanı ile dünya yüz ölçümünün %6'sını ve dünya üzerindeki toprakların %24,4'ünü kapsar. 1 milyarlık nüfusuyla dünya nüfusunun %15'ini barındırır. Kıtada 54 adet diplomatik olarak tanınmış bağımsız devlet, dokuz bölge ve 3 adet de sınırlı tanınmış devlet bulunur.
Tüm kıtalar arasında en fazla genç nüfus Afrika'da bulunmaktadır. Afrikalıların %50'si 19 yaşının altındadır.
Afrika aynı zamanda dünya yeraltı zenginliklerinin yüzde 30’unu barındırıyor. Sömürgecilerin buraya üşüşmesinin nedeni de bu yeraltı zenginlikleri.
Kıtada elmas, petrol, doğalgaz, bakır, altın ve uranyum gibi önemli yeraltı kaynakları mevcut ve önemli bir kısmı hala el değmemiş vaziyette.
Topraklarının önemli bir kısmı bakir… Su sıkıntısı olsa da o iklime uygun ağaçlar ve ekinler ekilebilir.
Bütün bunlara rağmen nasıl oluyor da Afrika dünyanın en fakir ve geri kalmış kıtası?
Bu sorunun ana sebebi, Afrika topraklarının önemli bir kısmının yakın geçmişe kadar işgal altında ve sömürge olması. İşgaller sona ermiş, bağımsız devletler kurulmuş olsa da sömürü devam ediyor.
Sadece Fransa, Afrika’nın 20 ülkesini ekonomik manada sömürdü ve zenginliklerine el koydu. Hâlen 14 Afrika ülkesinin madenlerini işletiyor ve ülkelerin rezervlerini elinde tutuyor. Fransa’nın hazinesine her yıl Afrika’dan 500 milyar dolar giriyor.
İletişimin gelişmesi, Çin ve Rusya’nın Afrika’ya açılması, oralarda ekonomik yatırım hamleleriyle işler değişti.
Afrika’da sürekli Fransa ve Batı dünyasının lehine olan askerî darbeler yönünü değiştirdi. Fransa aleyhine domino etkisi yapan darbeler peşi sıra gerçekleşmeye başladı.
Çad’da gerçekleşen darbenin ardından Mali, Burkina Faso, Nijer ve en son Gabon’da darbeler gerçekleşti.
Bu darbelerde öne çıkan faktör ‘Fransa düşmanlığı’ oldu.
Nijer, ülkede bulunan Fransa askerleri ve büyükelçisinin ülkeden ayrılması için süre verdi.
Fransa, başta bu tehditleri kaale almayacağını belirtse de daha sonra kabul etmek zorunda kaldı.
Son gelişmeler, Afrika’nın bir değişim ve dönüşüm yaşadığını göstermektedir.
Bu gelişmelerin arkasında Çin ve Rusya’nın Batı karşıtı hamleleri olsa da Afrikalı aynı hataya tekrar düşmemelidir. Elbette farklı güçlerden ve aralarındaki güç rekabetinden istifade etmelidir. Ancak bir sömürgeciden kurtulurken başka sömürgecilerin kucağına düşmemelidir.
Yoksa Afrikalı açısından değişen bir şey olmayacaktır.