Irak halkı diktatörlerin zulmü, emperyalist ABD’nin işgali altında yarım asırdır büyük sıkıntı ve mazlumiyetler yaşamaktadır.
Saddam gibi bir diktatörün idaresinde acı ve ıstırabın, zulüm ve katliamın her türlüsünü yaşadılar. 8 yıl boyunca İran’a karşı savaştırıldı. Kimyasal silahlar dâhil her türlü silah mazlum halka karşı kullanıldı.
Âlimler, liderler, akademisyenler ve nice yiğit insan Baas’ın zindan ve işkencelerinde can verdi.
Bu zalimden kurtarılma ve özgürlüğe kavuşturulma adına toprakları emperyalist ABD tarafından işgal edildi. Kadim şehirleri ve mabetleri yakıldı, yıkıldı. Saddam gitti ama yerine yeni Saddamlar geldi. Saddam’ın zindan ve işkencelerini aratmayan Ebu Gureyblerde namus, izzet ve onurları iğfal edildi.
İşgal devam ederken şehirleri ve köyleri tekfirciler tarafından kana bulandı. Gençleri ve insanları gün ortasında evlerinde, köylerinde ve meydanlarında boğazlandı.
Mabetleri, kutsal yerleri içinde ibadet edenlerle birlikte havaya uçuruldu…
Irak halkı kendilerini yönetecek idarecileri seçmek için geçen hafta seçime gitti. Bu, Saddam’dan sonra yapılan altıncı seçim. Elbette ki, Irak halkının sorun ve problemlerinin çözümü için seçimi bir yol olarak benimseme geleneği henüz oluşmamış. Seçime katılım 2003’te yüzde 78 iken son seçimde bu yüzde 41’e kadar düştü.
Esasında birçok İslam ülkesi, sorunların çözümü, idarecilerden hesap sorma aracı olarak seçimi görmeleri ve birden fazla partinin bir koalisyon şeklinde ülkeyi idare etme kültür ve deneyiminden yoksundur.
Her parti tek başına ülkeyi idare etmek istemekte, bunu sağlamayınca da isteklerini diğer partilere kabul ettirmek için farklı yollara başvurmaktadır. Ülkenin sorun ve problemlerini çözmesi gereken siyaset mekanizması çözüm üretememekte, sistem tıkanma noktasına gelince de bu boşluğu doldurmak adına içerde ve dışarda farklı güçlerin müdahalesine alan açılmaktadır.
Bunu en iyi bilen Türkiye halkıdır. İsteksiz ve kerhen kurulan koalisyonların ömrü çok kısa olmuş ve ülke seçimden seçime gider bir duruma gelmiştir. Bu da sorun ve problemlerin çözüme kavuşmaması, siyaset mekanizmasının tıkanması, bazı partilerin sokaktan, bazılarının askeri darbe ve dış müdahalelerden medet umar hale gelmesiyle ülke kaos ve istikrarsızlığa sürüklenmiştir.
Irak’ın çözülmeyi bekleyen onlarca sorunu var.
Dünya Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksine göre dünyadaki 180 ülke arasında Irak en çok yolsuzluğun olduğu 20 ülke arasında.
2003’den bu yana 450 milyar dolar buharlaştı, nereye gittiği belli değil.
Nüfusunun yüzde yetmişini oluşturan 35 yaş altında olan nüfusun yüzde 35’i işsiz…
Dünyanın en büyük 5. büyük petrol rezervine sahip olan Irak’ta insanlar yoksul ve BM’nin gıda yardımına muhtaç…
Irak’ta önceki seçimlerde olduğu gibi bu son seçimde de ülkeyi tek başına idare edecek sandalye sayısına hiçbir parti ulaşamadı.
329 kişilik Temsilciler Meclisinde en çok sandalyeyi alan Mukteda Sadr’ın hareketi ancak 73 sandalye aldı. Diğer partiler ise sırayla Takaddum Partisi 38, Kanun Devlet Koalisyonu 37, KDP 32 sandalye ile 4. Parti oldu.
Bu sonuçlarla en az 3 partinin koalisyon yapması kaçınılmazdır. Daha önce de buna benzer sonuçlar çıkmış ve partiler ülkeyi idare edecek bir koalisyonu yürütemeyince erken seçime gidilmişti.
Yarın seçim olsa üç aşağı beş yukarı aynı sonuçlar tekrar çıkacaktır.
Bu durumda etnik ve mezhebi bütün parti ve hareketler kırmızıçizgilerini bir kenara bırakmalı, ülkenin istikrara kavuşması, barış ve huzurun sağlanması, adalet ve hakkaniyet çerçevesinde ülkeyi birlikte idare etmekten başka seçenekleri yoktur.
Yok, ben bu sonuçları kabul etmem, kırmızıçizgilerimden vazgeçmem der ve diretirlerse ülkeye en büyük zararı verecek, pusuda bekleyen işgalcilerin ve emperyalistlere bekledikleri fırsatı vereceklerdir.
Akıl sahibi hiç kimse bunu yapmaz ve temenni de etmeyecektir.