İşgal rejimi, iki gün önce tıynetinin bir gereği olarak Mescid-i Aksa’da kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla teravih namazı kılan Müslümanlara saldırdı. Aksa’nın içini postallarıyla kirlettiler. Plastik mermi, gaz ve ses bombalarının kullanıldığı saldırıda çocukların ve ağır yaralananların olduğu 200’ün üzerinde Müslüman yaralandı. Bununla yetinmeyen işgalciler, yaralıların kaldırıldığı ve tedavi edildiği kliniklere de saldırdı.
Siyonistler, ne kadar büyük olursa olsun başkenti Kudüs olmayan bir devletin, Mescid-i Aksa’sız bir Kudüs’ün de kıymeti olmadığının farkında. Bütün yapılanlar, Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın işgalinin hazırlığıdır. Yüz yıldan fazladır süren işgal ve zulümle bu emeline ulaşmaya çalışıyor.
Kudüs ve Mescid-i Aksa’da Müslüman nüfus bulunduğu müddetçe bunu başaramayacağının da farkında. Bu emelini ulaşmak için; buranın sahibi ve sakini olan Müslümanları tehdit, şantaj, tutuklama, işkence, suikast, esnafı vergi, ceza ve ekonomik krize sürükleyerek devem edemez duruma getirmek, değişik yol ve yöntemlerle Müslümanları evlerinden çıkarmakta, boşaltılan evlere işgalci Yahudileri yerleştiriyor.
Ramazan ayının başında itibaren Aksa’nın komşusu olan Şeyh Cerrah Mahallesi zorla boşaltılmaya çalışılmakta. Bununla birlikte İbrani takvime uydurulan bir tarihle 10 Mayıs günü Kudüs’ün Kurtuluş günü ilan edilidi. Bunu da bir bayrama dönüştürmek için Kudüs’ün farklı noktalarındaki on binlerce işgalci siyonist, polis ve asker eşliğinde Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlenmesi hedefleniyor. Böylece baskın ve işgale masumane bir kılıf bulmuş olacaklar. İşgale tepki gösteren Müslümanlar da bayram kutlayan Yahudilere saldırıyor diye dünya kamuoyunda suçlu durumuna düşürülecek.
Bunun farkında olan Müslümanlar bu işgal planını akim bırakmak için var güçleriyle direnişe geçtiler. Kadını, çocuğu, genci ve yaşlısıyla Mesid-i Aksa, boş bırakılmadı. Şeyh Cerrah Mahallesinde ev ev, sokak sokak direnişe geçildi. Şehitler verildi, her gün onlarca yaralı ve tutuklamaya rağmen geri adım atılmadı. Şam Kapısındaki siyonist barikat ve engeller darmadağın edildi. Küçücük çocuklar dahi tam teçhizatlı işgal polislerine karşı kahramanca direndiler.
İşte işgalciler, korkaklık ve acziyet içerisinde Aksa’da namaz kılan Müslümanlara alçakça saldırdı. Bütün din ve ideolojilerde, uluslararası hukukta, savaşta dahi ibadethanelere ve içindekilere, sivil insanlara, kadın ve çocuklara saldırılmaz. Gaz bombaları, plastik kurşunlar baş kısmına hedef alınarak sıkılmaz. Ama ne fayda ki işgalci hiçbir kural tanımıyor, uluslararası insan hakları kuruluşlarından ses yok.
Bu güruhtan fazla bir beklentimiz yok. Siyonistler bu gücü ve cesareti arkalarındaki uluslararası emperyalist güçlerden aldıklarını biliyoruz. ABD’ye AB’ye, BM’ye söyleyecek fazla bir sözümüz yok. Kimlerin hesabına çalıştıkları bellidir.
Sitem ve beklentimiz, kendimizedir. Aynı kıbleye dönerek namaz kıldığımız, ortak inanç ve ortak duyguları paylaştığımız kardeşlerimizedir. Siyonistlerle normalleşme adı altında Aksa’ya ihanet eden İslam ülkelerinin yöneticileri; Aksa’da namaz kılanların dökülen kanlarını görünce acaba vicdanları sızlamış, utanmışlar mıdır? Allaha, Peygamberine ve Müslümanlara nasıl hesap vereceklerinin muhasebesini yapmışlar mı? İnşallah vicdanları sızlamış, yaptıkları cürmün farkına varmış ve tövbe etmişlerdir.
Kudüs, salt Arapların ya da Filistinlilerin coğrafik bir sorunu değildir. İstanbul, Diyarbakır, Şam, Kahire, Bağdat, İslamabad, Hartum’un huzur ve barışı Kudüs’ün özgürlüğünden geçer. Kudüs özgür olmadıkça coğrafyamızın rahat etmeyeceğini bilelim.
Aksa’da büyük bedeller ödendi ama işgale izin verilmedi. İşgalciler Aksa’dan çekilmek zorunda kaldı. Ama tekrar gelecek, tekrar işgal etmeye yeltenecekler… Bunun için ümmet uyanık olmalı, tetikte olmalı.
En önemlisi, Aksa’yı korumak, işgali tamamen sonlandıracak, somut ve dakik işleyen bir projenin acilen hayata geçirilmesidir. Yoksa Allah muhafaza bir sabah Aksa’nın işgal haberiyle uyanabiliriz…